Baharın Hali Başka -3

Meyvelitepe’de bahar keyifli geçiyor. Öyleki, zamanımızın tamamını bahçede kullanamadığımıza hayıflanıyoruz. Her fırsatta koşup hiç halimiz kalmayıncaya kadar çalışıyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu yaklaşık 300 meyve fidanını suladık, diplerini çapaladık, bakımlarını yaptık. Henüz damlama sistemini kurmadığımız için çok zaman aldı.

Kışın 20-30 kadar ahududu sürgününü teraslama duvarının dibine dikmiştik. Şimdilerde olgunlaşmış meyvelerle dolu salkımları seyre değer. Yanlarından gelip geçtikçe birer ikişer atıyoruz ağzımıza. Tadları nefis.

270 milyon yıl öncesine ait bir ağaç olduğu bilinen Ginkgo Bilboa fidanımız, fosillerdekilerle aynı yapraklara sahip olarak mutlu mutlu yaşama gülümsüyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bahçemizdeki üvez ağacımızın (Sorbus Domestica) tohumlarından çimlendirdiğimiz genç üvez fidanlarımız bu bahar yeni yaşamlarına merhaba dediler. Henüz boyları sadece 15 santim. Çok sağlıklı görünüyorlar. Umuyoruz hızla büyürler. Üvez fidanlarımızdan dolayı çok keyifliyiz. 20-30 kadar tohumdan sadece beş tanesi çimlendi. Üvez tohumlarında çimlenme engeli var. Henüz amatör olmamıza rağmen beş tohumun çimlenmesi bizi mutlu etti.

Diğer üvez fidanlarımız, zeytin çelikleriyle birlikte seradalar. Meyvelitepe’deki samanlı cinsi zeytin ağaçlarından aldığımız çelikler küçük sürgünler vermeye başladılar. Çelikle üretilmesi oldukça zor olan samanlı zeytini çeliklerine elimizden geldiğince iyi bakmaya çalışıyoruz. Sürgünleri yaz sonuna kadar hayatta kalır, biraz daha da büyürlerse değmeyin keyfimize.

Yurt dışından getirdiğimiz, hepsi hairloom on farklı domates tohumundan ürettiğimiz fideleri Meyvelitepe’nin aşağı bölümüne diktik. Onar fideden 100 fidelik küçük bir bahçe oldular. Kalan fideleri de birer ikişer büyük saksılara dikerek evin yakınında, elimizin hemen altında bulunduruyoruz. Fideler henüz çok küçükler ama çiçek açıp meyve bağlamaya başladılar. Leblebi iriliğinde küçük domatesleri var üzerlerinde.

Mart sonuna doğru birer karışlık çelikler alıp fideliğe diktiğimiz sarmaşık güller dallar çıkarttılar, üzerleri tomurcuk doldu, hatta keyifle çiçek açmaya başladılar. Bir tanesini fidelikten söküp saksıya aldığımda toprak içinde kalan gövdenin yüzlerce beyaz kök uzantısıyla kaplanmış olduğunu gördüm. Sonbahara kadar çeliklere dokunmayı düşünmüyordum, ama köklerin bu durumunu görünce o kadar süre fidelikte tutmak kolay olmayacak. Herhalde kalıcı yerlerine nakledeceğiz.

Geçen yılki budama sırasında aldığımız çeliklerden ürettiğimiz ortancaları bu yıl Meyvelitepe’ye dikmiştik. Yerlerini sevdiler ve birer ikişer çiçek açmaya başladılar.

Tabii, gözümüz gibi bakarak köklendirmeye çalıştığımız Sekoya sürgünlerinden de haber vermeliyiz. Seradaki fidelikte tuttuğumuz sürgünler çok umut verici. Yeni yapraklar vermeye başladılar, taptaze tepe sürgünleri bir kaç santim uzadı. İşi garantiye almak için seradan hiç çıkartmadan sonbahara kadar bekleyeceğiz. Sonra en az bir yıl kalacakları saksılara alacağız.

2 Comments

  1. TEKRAR SELAMLAR
    SİTENİZDE Kİ YAZILARINIZI OKUDUKÇA NE KADAR EŞ DÜŞÜNCE VE HAYATA BAKIŞ AÇISINA SAHİP OLDUĞUMUZU ANLADIM. ÇOK DA MUTLU OLDUM. BENİMDE İSTANBULDA KÜÇÜK BİR BAHÇEM VAR. YAPTIKLARINIZI YAPMAYA ÇALIŞIYORUM. HENÜZ BİR SİTE YOLU İLE KİMSE İLE PAYLAŞMADIM AMA UYGUN ZAMAN BULURSAM YAPACAĞIM.
    İYİ VE SAĞLIKLI BİR YAZ SEZONU DİLERİM.

  2. naci bey, tekrar teşekkürler 🙂
    Bir bahçeniz olması, orada bitkilerle haşır neşir olmanız ne güzel. Keşke paylaşabilseydiniz.
    Yorumunuz, bir de “Bahçe Kardeşliği” bölümü açsak mı diye bir şeyi aklıma getiriyor. Ne dersiniz?

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*