Denge

Bir özdeyişe göre “en sağlam zincir, en zayıf halka kadar güçlüdür,” doğanın döngüsü de tıpkı bir zincir gibi birbirini destekleyen halkalardan oluşuyor. Doğa açısından bakıldığında toprak üzerinde ve içinde yaşayan her şeyi besler, karşılığında da üzerinde ve içinde yaşayanlar onu beslemelidir.

Çağımız insanının bakış açısıyla, bitki insanı, insan da bitkiyi beslemelidir. Oysa gerçek zincir bu kadar kısa değildir, insan toprağı, toprak bitkiyi, bitki de insanı beslemelidir. İstisnasız hepimiz, çocuklarımızı sağlıklı beslemek isteriz, O zaman sağlıklı besinlerin sağlıklı bitkilerden, sağlıklı bitkilerin de sağlıklı topraktan elde edileceği gerçeğini her zaman aklımızda tutmalıyız.

Söz toprağa geldiğinde söylenecek o kadar çok şey var ki. İnsan ve beslenme arasındaki ilişkide çok temel bir unsur toprak. 1945’lerden sonra batı merkezli tarımda bu zincirin en temel halkası göz ardı edildi. Toprağı sağlıksız ve sürdürülemez bir şekilde kullanarak doğrudan bitkilere müdahale edilebileceği düşünüldü. Yabancı ve yapay olan ne kadar kimyasal varsa, her yıl daha da artan miktarlarla toprağa verildi, özellikle de NPK (N:Azot, P:Fosfor, K:Potasyum) merkezli mineraller içeren kimyasalların, bitkilerin yetiştirilmesi için yeterli olduğu düşünüldü. Dev kimyasal gübre şirketleri her yıl daha fazla miktarda insan yapımı kimyasal maddeyi tarıma, dolayısıyla toprağa pompaladı.

Bu süreçte doğal döngüsünden koparılan bitkiler gitgide zayıfladı. Hastalık ve zararlılara açık hale geldi. Bunun üzerine çare olarak hastalık ve zararlılara karşı yeni bir zehir (pestisit) endüstrisi doğdu. Bunlarla bitkiler ayakta tutulmaya çalışıldı, bu bitkilerden elde edilen besinleri, etkilerini bilmeden insanlar yedi, çocuklarına yedirdi.

Kökleri kimyasal malzemelerin içinde, gövde ve yaprakları zehirli pestisitlerle kaplı bitkiler bu işkenceye dayanamayınca, bu bitkiler işe yaramaz, ıslah edelim dediler. Tohum üretim şirketleri kuruldu, farklı çeşitler karıştırıldı, oluşturulan hibrid tohumlar her yere gönderildi, kuzey, güney, doğu, batı demeden az sayıda hibrid tohum her yere ekilmeye başlandı. İnsanoğlunun sofrasına yapay hibridler de eklendi, fakat bu defa bitkiler aleminde başka sorunlar çıktı.

O zaman bu bitkilerle, hibrid bile olsa olmuyor dediler. Yeni baştan yaratalım, bizim bitkilerimiz olsun, biz nasıl istersek öyle davransınlar dediler ve bitkilerin genlerini yeniden yapılandırmaya başladılar. Sorun çıktıkça biraz daha değiştirdiler bitkilerin yapı taşlarını ve daha da büyüdü sorunlar.

Zincir kırılmıştı bir kere ve bir yanlışı, bir başka yanlışla düzeltmek mümkün değildir. Oysa sorunların çaresi gözümüzün önünde, ayaklarımızın altındadır. Toprak salt bitki köklerini barındıran bir ortam değildir, toprak canlıdır, büyük bir çoğunluğu mikroorganizmalardan oluşan onbinlerce farklı türü bir arada, kendince bir denge içerisinde barındırır.

 Doğanın insan eliyle ya da başka dış etmenlerle zedelenmemiş bölümlerinde bu denge hep sağlıklıdır. Sağlıklı topraklarda sağlıklı bitkiler yetişir, toprak ve bitkiler bir dengeye kavuşur, hep birlikte hangi toprakta, hangi bitkilerin, nasıl bir düzensizlik düzeni içinde, hep birlikte yaşayacağına karar verirler. İş bununla da sınırlı değildir tabii, bu devasa iş bölümü ve yerleşim planına böcekleri, daha karmaşık canlıları söz gelimi sürüngenleri, memelileri, kuşları da dahil edebiliriz. Galiba, bunların toplamına da doğa diyoruz zaten.

Sözü toprak canlılarından birine, mikoriza mantarlarına getirmek için epey uzun bir giriş oldu, ama sorunları ve nedenlerini özetlemeden çarelere geçmek, çarenin önemini yeterince anlatamayabilirdi.

Mikorizalar, bitkilerle birlikte yaşayan faydalı mantarlar. Birçok çeşidi var. Davranışlarına göre endo ve ento diye gruplanmışlar. Sağlıklı topraklarda bitkilerin %95’i mutlaka mikoriza mantarlarıyla birlikte yaşıyor.

Bitkilerin sağlıklı, güçlü, dirençli ve verimli olmalarının en önemli etkenlerinden biridir bu mantarlar. Bitkilerle kök bölgesinde iş birliği yaparlar. Bitkilerin köklerinde ikinci bir kök sistemi oluşturarak, toplamı kilometrelere varan uzunluktaki hifleriyle uzaklardan su ve her türlü besin maddesini bitkiye taşırlar, karşılığında köklerden karbonhidrat alırlar. Bu, herkesi fazlasıyla memnun eden bir işbirliğidir.

Mikorizalar sayesinde bitkiler susuzluğa dayanırlar, hatta besin bakımından yetersiz topraklarda bile beslenebilirler.

Mikorizalarla desteklenen köklere sahip bitkiler pek çok toprak patojenine ve hastalığa direnç kazanırlar ve patojenlerle baş etme güçleri artar.

Ayrıca son araştırmalar bazı iz elementlerin sadece mikorizalar aracılığıyla bitkilere verilebildiğini gösterdi.


Mikorizalar, bu özellikleriyle diğer faydalı toprak organizmaları içerisinde çok özel bir öneme sahip. Besin üretmek maksadıyla tarım yaptığımız alanlarda bitkilerimizin mikorizalarla desteklendiğinden emin olmamız, bunun için gerekli şartları sağlamamız çok önemli.

Tarım yaptığımız, sebzelerimizi meyvelerimizi yetiştirdiğimiz alanları mikoriza mantarları ile zenginleştirmemiz, bu alanlarda yetişecek bitkilerin köklerine mikorizaların yerleşmesini sağlar, ki bunu bir kere yapmamız, bu mantarları öldürecek bir müdahale (zehir, kimyasal vs.) olmadığı sürece gereken sürdürülebilirliği sağlar.

Mikoriza sporları içeren ürünler bir süredir ticari ürün olarak satılıyor. İmkanlar ve ihtiyaç çerçevesinde bu ürünler temin edilebileceği gibi, doğadan toplayıp üretmek de mümkün.

Biz ikisini birden yapmaya karar verdik. Mikoriza sporları içeren iki ayrı ticari ürünün içeriğindeki mikorizaları, bahçemizin tümüne bol bol yetecek şekilde üretmeye karar verdik.

Aslında geçen yıl yaz ortasında başladığımız denemeye, mevsimin geçmiş olması sebebiyle ara verip, bu bahar kaldığımız yerden devam ettik.


Önce, yaklaşık 60cm x 60cm ölçülerinde, 40 santim derinliğinde bir çukur açıp, bu çukura bir çuvalı açarak döşedik. Çukurun kenarlarına bir çerçeve geçirip çuvalı da bu çerçeveye sabitledik.

Bu düzeneğin amacı, süreç tamamlandığında yoğun mikoriza sporlarıyla dolacak toprağı çuvalla birlikte kolayca alabilmek.

Çuvalın içine de rahatça bitki yetiştirebileceğimiz bir toprak karışımı dolduruyoruz. Biz kompost ve coco-peat karışımı doldurduk. Bu düzeneği geçen yıl yaptığımız için karışım iyice olgunlaştı, hatta içi de bol miktarda mikoriza mantarını zaten içeriyor. Bunu toprağı karıştırdığımızda belli belirsiz farkettiğimiz binlerce ince beyaz ipliksi dokulardan anlıyoruz.

Mikorizaları doğadan toplayacaksak, el değmemiş bir ormandan, sağlıklı bir ağacın dibinde, güzelce büyümüş sağlıklı bir ot kümesi buluyoruz. Bir kürek yardımıyla bu ot kümesini yaklaşık bir karış derinlikteki kökleri ve kök bölgesi toprağıyla birlikte alıyoruz. Toprağı adeta kökler de toprakta kalacak şekilde bitkiden ayıklayıp, bekletmeden mikoriza için hazırladığımız toprağa iyice karıştırıyoruz.


Biz, bu yıl elimizdeki iki ayrı ticari üründen birer ölçek mikoriza sporunu hazırladığımız toprağa ilave ettik ve buraya “allium” ailesinden soğan, sarımsak, buğdaygillerden ise buğday, arpa gibi tohumlardan ekip suluyoruz. Geçen yıldan kalan bir kaç soğan ve sarımsağa da dokunmadık.


Bundan sonra, ektiğimiz bu tohumları büyütmeye çalışacağız. Özenle bakıp, gerektiğinde sulayarak güzelce büyümelerini sağlayacağız. Bitkiler büyüyüp sıcaklar iyice bastırdığında, tüm bitkileri toprak hizasından kesip sulamayı durduracağız.

Bitkilerin kesilip toprağın kurumaya başlamasıyla birlikte, bitki köklerine eklenerek toprağı zaten doldurmuş olan mikorizalar, tekrar çimlenmek üzere uygun ortamı beklemek üzere milyonlarca kere üreyeyerek sporlarını toprağa bırakacaklar.

Toprağın iyice kurumasıyla birlikte, içi artık mikoriza sporlarıyla dolu toprağı çuvalıyla birlikte alarak, karanlık, nisbeten serin ve kuru bir yerde, bahçemizdeki diğer bitkilere aşılamak üzere muhafaza edeceğiz.

Geçen hafta Pazar günü biyodinamik ay takvimine göre EM aktifleştirmek için ve çiçekli bitki tohumları ekmek için uygun bir günmüş. Biz de fırsatı kaçırmayıp, yarım litre EM aktifleştirme süreci başlattık. Böylelikle Mayıs ortasına kadar 10 litre aktifleştirilmiş EM’miz olacak. Tam fidelerin dikim zamanı. Can sularını verirken lazım olacak.

Başlamışken, kadife ve zinnia tohumlarını da ekiverdik.

Geçen yıl, Gil Carandang isimli Filipinli doğal tarım ustasından öğrendiğimiz yöntemle havadan laktik asit bakterileri toplamış, süt ile yaptığımız işlemle başka bakterileri elimine edip serumda toplanan bakterileri şişelere almıştık. Fazla olan iki şişe serumu buzdolabında bekletiyorduk. Merakımız, bu şekilde besinsiz olarak serin ortamda bekleyen serumdaki bakterilerin dormant hale geçip, canlılıklarını kaybetmeden saklanıp saklanamadığını anlamaktı.


Bunu anlamanın en iyi yolu tabii ki, bu bakterileri uykudan uyandırmaya çalışıp faaliyete geçip geçmediklerini görebilmek. Dolaptan çıkardığımız serumun PH’ını ölçüyoruz önce. PH metrede 5.00 değerini okuyoruz. Bu iyiye işaret, PH’ın asitik olması herhangi bir patojenin üremediğini gösteriyor.

Temiz bir şişeye 5-6 çorba kaşığı kadar keçiboynuzu pekmezi (melas yokluğundan) koyup, üzerine şişenin 3/4’ü kadar su ekleyip iyice karıştırıyoruz.

Şişenin kalanına da laktik asit bakterileri içeren serumdan ilave edip tekrar karıştırıyoruz. Bu haldeyken PH’ı 7,2 ölçüyoruz. Şişeyi bodrumdaki bir rafa koyuyoruz.

Tam 6 gün sonra tekrar ölçtüğümüzde PH’ın 4,55’e düştüğünü gördük. Bu çok iyi, çünkü 10 aydır dolapta bekleyen serumdaki bakterilerin besinsiz ve serin ortamda (+3 derece) 10 ay bekledikten sonra ılık bir ortamda beslendikleri taktirde aktifleştikleri ispatlanmış oluyor.


Uyandırdığımız ve besleyerek çoğalttığımız bu “lactobacillus” kokteyli (muhtemelen aynı anda pek çok “lactobacillus” çeşidini içeriyor) bahçede başka pek çok yararlı kullanım alanının yanısıra, sulandırarak bitkilerimize, sebzelerimize püskürtüp, onları bitkilere saldırma eğilimindeki patojenlerden koruyacağız.

Ne de olsa, insanoğlu olarak yıllardır altüst ettiğimiz dengeye biraz olsun katkıda bulunmamızın zamanı geldi de geçiyor.

16 Comments

  1. sayın meyvelitepe yine harikasınız uygulama imkanım olmasa bile okumak bile büyük bir keyif veriyor.
    bahçe ile uğraşan herkesin basit bir şekilde toprağını zenginleştirme yöntemlerini uygulamalı gösterdiğiniz için binlerce teşekkür

  2. Sayın meyvelitepe, yine zevkle okuyup bir çok şey öğrendiğim mükemmel bir yazı olmuş. Çok çok teşekkürler, çalışmalarınızda, denemelerinizde başarılar dilerim.
    saygılarımla.

  3. Sn. meyvelitepe,yazınızı okudum ve doğru zirai ilaç satan bayiye gittim,kök geliştirici mikoriza mantarlı ürün var mı elinizde dedim ,üstelik ürünlerin adını da bir kağıda yazıp gözterdim ,satıcı baktı, baktı sonra raftan hümik asit şişesine uzanıp “Bu da köklendirir .” dedi…Bu konuyu bilen bir satıcıya denk gelmek için uğaraşacağım ,bakalım birine meramımı anlatabilecek miyim?Ya da internetten bir mağazadan alacağım artık…

  4. Sadece Amerika’da denilen türde bir site Meyvelitepe. itizliğine, bilimsel yaklaşımlarına inanmak mümkün değil, bir de kendi dilimizde. İnanması güç; ama gerçek işte. Artık kitap yazmaya başlamanız lazım, bir de TV programı. En azından Youtube’a video. Elinize, aklınıza sağlık.

  5. Sevgi ve Saygıdeğer Meyveli Tepe Ailesi,
    Bilinç dolu çalışmalarınızı uygulama alanım olmasa da büyük bir merak ve mutlulukla okuyorum. Allah Enerjinizi daim etsin ve bilgilerinizin ihtiyacı olanlara ulaşmasını sağlasın.. O kadar önemli paylaşımlar yapıyorsunuz ki çok da uzak olmayan bir gelecekte bunların önemi herkesçe anlaşılacaktır. Kaybettiğimiz doğayı yeniden yapılandırmak bu bilgilerle mümkün olacaktır. O nedenle bu bilgilerin ve tohumların adeta zaman kapsüllerinde korumaya dahi alınması gereklidir. Belki de alınmıştır bu tedbirler bilmiyorum siz daha iyi bilirsiniz.. Diğer paylaşımlarınız için de sizi duyarlılığınızdan dolayı kutluyorum ve arkadaşım olduğunuz için gurur duyuyorum. Bir gün yolum düşerse ziyaret etmeyi de çok isterim. Sizi seviyorum ve tüm doğa aşıklarını..
    Sevgiyle..
    Feza Yüceler

  6. Sayın Meyvelitepe
    Aylardır bekliyordum bu yazıyı.Ayrıntısı bol ve karışık bir yöntem beklerken,her şey burnumuzun dibindeymiş meğer.Ama yinede görmek için size ve sizin gibilere ihtiyacımız var demekki…
    Teşekkürler..

  7. merhaba,
    ilgiyle takip ettiğim sitenizde gerçekten çok güzel bilgiler paylaşıyorsunuz ve herkesin anlayabileceği tabiri caizse hap gibi bilgiler sunuyorsunuz.
    bizler (biyologlar) toprak mikrobiyolojisi dersi almışsak eğer (seçmelidir ne yazıkki) öğrendiğimiz ilk cümle toprağın canlı bir organizma olduğudur, ve bir cm toprağın oluşması için binlerce yıl gerekirken toprak örtüsü 50 cm’e ulaştığında ancak tarım yapılabileceğini öğreniriz.ama her nedense bunu insanımıza anlat(a)mayız pek, kimyasal gübrelerin zararını, toprağı nasıl öldürdüğünü. yıllardır uğraştığınız meyvelitepe’de belki ilk anda çevre ahalisi tarafından dikkate alınmadınız (ben söylediklerimle alay edilme noktasındayım hala)ama eminim yaptıklarınızın sonuçlarını gördükçe toprağın ve çevrenin öneminin anlaşıldığını umuyorum. umarım bende birgün o noktaya gelirim.tarımın bilimsel olduğunu, çevreyle uyumlu olması gerektiğini anlatabilirim. yaptıklarınız için, çevre adına ve beni de cesaretlendirdiğiniz için teşekkürler.

  8. Merhabalar,
    Daha önce sizin paylaşmış olduğunuz laktik asit bakterisi üretme tekniği ile ben de sizin resimde gösterdiğinize çok benzeyen bir kültür ürettim. Ancak ürettiğim sıvının içindekinin gerçekten laktik asit bakterisi olduğunu anlamanın bir yolu var mı diye sormak isterim.
    Mademki laktik asit bakterisi, ben ilk denememi yoğurt mayalamak amacıyla yaptım, ama biraz da kullandığım sütün kesilmeye yüz tutmuş bir süt olmasından kaynaklı olabilir, elde ettiğim yoğurt değil daha çok çökelek oldu. Siz ne dersiniz?
    Ayrıca laktik asit bakterisi kültürünü toprağa nasıl uygulayacağınız konusunda biraz daha detaylı bilgi paylaşmanız mümkün mü?
    Teşekkürler..
    Not: Lactobacillus üretme tekniği şu linkten alındı.. http://www.cannabis-world.org/cw/showthread.php?t=1787

  9. Sorunuz için teşekkür ederim, gerçekten önemli.
    Öncelikle, bu yöntemin Filipinli bir doğal tarım uzmanı olan Gil carandang’ın duyurduğu bir yöntem olduğunu belirteyim. Verdiğiniz link de G.Carandang’ın bir dökümanından alıntı.
    Bu yöntemde pirinç suyu içeriğindeki kabrbonhidratlar bir tuzak gibi kullanılarak ile havadan bakteriler toplanıyor. Laktik asit bakterileriyle birlikte başka pek çok bakteri de pirinç suyuna geçiyor.
    Bakteri yüklü bu suyun süt ile karıştırılıp, sütteki laktozun tamamen parçalanıp proteinler üstte, serum altta kalıncaya kadarki fermentasyon süreci ise, sonunda sadece laktik asit bakterileri kalmasını sağlıyor.
    Sağlanan ortam, sadece süt şekeri olan laktozu parçalayıp laktik asit üreten bakterilerin yaşamasına izin verdiğinden, serumda sadece laktik asit bakterilerinin kaldığından emin olabilir.
    Ancak, hangi laktik asit bakterileri dendiğinde, bu sorunun yanıtı değişken. Zira sekiz ana grupta yüzlerce farklı laktik asit bakterisi var. Pirinç suyu ile bakteri toplama esnasında hangileri elde edilmiş ise onlar kalıyor.
    Bu serum ile yoğurt olmamasının sebebi de aynı. Laktik asit bakterilerinin hepsi laktozu parçalar ama pek az türü bildiğimiz yoğurt oluşumuna sebep olur. Lactobacillus bulgaricus ve Streptococcus thermophilus çeşitleri yoğurt mayasında bulunurken diğerleri sütün kesilmesine sebep olurlar.
    Yani her laktik asit bakterisinin yoğurt yemesi farklı oluyor diyebiliriz 🙂

  10. Laktik asit bakterileri ve laktik asitin tarımdaki kullanımı hakkındaki sorunuza gelince, laktik asit bakterileri pek çok patojen bakteriyle antagonisttir. Yapraklara uygulandığında patojen bakterilerin gelip yerleşmesini engeller. Topraktan verildiğinde, şaşırtma sonrasında kök büyümesini teşvik eder, bitkilerin hastalıklara karşı direncini arttırır.
    EM ürününün de dört grup mikroorganizma içeriğinden biri ve hakim olanı da laktik asit bakterileridir. Biribirine alternatif olarak düşünülmemelidir.
    http://www.thenaturalfarmingway.com/recipes/lactic-acid-bacteria-lab/lab-introduction
    http://www.pure4green.com/en/agri_horticulture/31/products/4/plant_protection/128/lactic_acid_bacteria.aspx

  11. sevgili meyvelitepe,
    önünüzde saygıyla eğiliyorum…
    bundan 10 yıl sonra bu bilgilere ulaşmak istediğimde bu sitenin yerinde yeller esmesinden çok korkmaktayım…acaba diyorum siz bir kitap(lar) yazana kadar ben bu bilgileri kağıda döküp dosyalasam mı?
    kolay gelsin..saygılar…

  12. Sevgili Meyvelitepe,
    Mikoriza nasıl elde edilebilir, Mikoriza nasıl çoğaltılır sorularına yanıt çok net ve çok açık bir ifadeyle anlatılmış. Yurtdışından ithal mikoriza sporları olmasa da mikoriza elde etmenin yöntemidir. Bence çok önemli ve herkes tarafından kolayca uygulanabilir maliyetsiz bir yöntem.
    Eh aynı yazıda laktik asit bakterilerini nasıl elde edilip, ve daha da önemlisi;
    +3 derecede yani herkesin sahip olduğu bir buzdolabında 10 ay saklanıp,
    ihtiyaç duyulduğunda besleyerek kullanıma hazır olabileceğini deneyerek başarmak,
    insanlara net bir uygulama güveni veriyor.
    Her iki konuda Doğal tarım için çok ama çok önemli.
    Tahmin ediyorum bu çok önemli iki konuyu buraya net ifadelerle yazmak için önce yurtiçi kaynak yetersizliğini tespit ettiniz, sonra hindistan, filipin, japonya, küba, abd, kanada gibi birçok ülke uygulamalrından örnekler bulup okudunuz. ve nihai olarak vardığınız sonucu belirlediniz ve de uyguladınız.
    Önce emeğinize ve sonra paylaşımınıza içten teşekkürler.

  13. Değerli arkadaşım, yazdıklarınızı da, yazdıklarınıza yapılan yorumları da kelime kelime okudum. Böyle bir çalışma yapıp, oluşturduğunuz ışığı ilgi duyanların yollarını aydınlatmasında değerlendirmeniz çok onurlu bir davranış…

    Size paylaşımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.

    Ben şu sıralar toprakta olması gereken faydalı bakterileri yakalamak için tuzaklar kuruyorum. Umarım önümüzdeki bir yıl içerisinde paylaşacak değerli bilgilere ulaşırım. Eğer bana mikoriza ve faydalı bakteri yakalama konusunda bilgi paylaşımında bulunursanız size minnettar kalırım….

    Selamlar, saygılar….

    Mustafa KOCA

  14. Merhaba Meyvelitepe size özel olarak ulaşabilecegim mail adresiniz nedir acaba?

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*