Ali Baba Fırını

Ali Baba Fırını’nı yapma fikri internette pizza yapımına ilişkin videoları izlerken doğdu. Bahçelerindeki küçük fırınlarda pizza yapan insanları görünce başlayan bu heves, 3 sene önce hayat bulmaya başladı. 3 senedir hala tam olarak tamamlanamasa da 🙂 geçen yaz kullanıma hazır hale gelen Ali Baba Fırını’nın yapım hikayesini  aşağıda fotoğraflarla aktarmaya çalışacağım.

Fırının yapımı için bilgi kaynağını, pek çok insan gibi ben de internette, gerek yabancı gerekse de fırın kardeşliği aracılığıyla deneyimlerini paylaşan insanlar aracılığıyla edindim. Kendimce bana en uygun gelen malzemeleri kullanmaya çalıştım.

Fırının yapıldığı yer, babamın emekli olduktan sonra Ankara Gölbaşı’nda aldığı 1,5 dönümlük bahçenin en uygun köşesi. Bahçede elma, kiraz, vişne, kayısı, armut, şeftali, erik, ceviz, dut, iğde, antep fıstığı, asma, ayva, girebolu gibi meyve ağaçları var.

Fırının yapım sürecinin her aşamasını fotoğraflayamadım ne yazık ki. Aşağıdaki fotoğraf elimdeki ilk fotoğraf. Yan duvarlar, yapı denetimi yapan Ender abimizden temin ettiğim 15-15 cm’lik beton bloklardan örüldü.

Fırın tabanına nem ve ısı yalıtımı için bir alüminyum levha, üzerine de ısı yalıtımı için gaz beton bloklarını döşedik. Daha sonra şamot harcı ile ince (2 ya da 2,5 cm kalınlığında) ateş tuğlalarını döşedik. Özellikle ince ateş tuğlası kullanmamın nedeni, kalın ateş tuğlalarının daha geç ısınacak olması, benimse fırını çok uzun süreli işler için kullanma gibi bir niyetimin olmamasıydı. Amacım, iyi bir yalıtımla, fırını kısa sürede pizza ve pide gibi yüksek sıcaklık isteyen yemekler pişirmeye hazır hale getirmekti. Fırını kullanmaya başladıktan sonra gördük ki, yalıtımın iyi olması sayesinde gerek fırın tabanı gerekse de kubbe duvarlarının ince olmasına rağmen fırın kazandığı ısıyı gayet iyi muhafaza edebiliyor.

Kubbe şeklini oluşturabilmek için kartondan kestiğimiz çeyrek daireleri (45 cm yarıçapıında), 90 cm çapında kestiğimiz karton dairenin belirli aralıklarla kestiğimiz oluklarına yerleştirdik. Resimde, yine kartondan, fırın ağzı için kestiğimiz kalıp görülüyor.

Tam harman tuğla ile kubbeyi şamot harcı kullanarak örmeye başladık. Bu aşamada işler yolunda gibi gözüküyordu.

Kubbe şekli oluşmaya başlamıştı, yukarıdan çekilen bu fotoğraf bu iş olacak dedirtiyordu 🙂 Ne var ki tuğlaları kartonlara düzgün yaslayarak öremediğimiz için ilerleyen katlarda kubbe formuna sadık kalmayı başaramadık.

Aşağıdaki fotoğraftan da görüldüğü üzere, iş bittiğinde yarım küreden ziyade olması gerekeden daha yüksek tavanlı bir kubbe şekli ortaya çıktı.

Fırın bacası ile yan duvarlarını da ördükten sonra, fırın kubbesini perlit çimento karşımından oluşan harç ile sıvadık. Sıva kuruduktan sonra bu sıvanın oluşturduğu katın son derece hafif bir malzeme olduğu, üzerine vurunca çıkardığı sesten anlaşılıyordu. Böylece tabanı gaz betonla yalıtılan fırının üstü de iyi bir yalıtım malzemesiyle kaplanmıştı. Daha sonra bu sıvanın üstünü, dikenli teller yardımıyla, taş yünü ile sardık. Dikenli telleri çivilerle fırın tabanına tutturduk. Böylece kubbenin üstü kalınca bir battaniye ile kaplanmış oldu. Bu battaniye örtüsünün üzerini sıva telleri ile kapladıktan sonra kubbenin kaba sıvasını yaptık. Her ne kadar fırınımızın işi bitmemiş olsa da, kullanıma hazır hale gelmişti.

Kaba sıva bittikten sonra fırını iki kez kullandık, çabuk ısınması ve ısıyı iyi muhafaza etmesinden ötürü gayet memnunduk.

Ali Baba fırının son hali aşağıdaki fotoğraflarda görüldüğü şekilde. Kaba sıvanın üstünü ince bir sıva ile kapattık, bacayı ve yan duvarlarını da yine bu ince sıva ile sıvadık. Fırın duvarlarının yanlarını ve önünü dal öğütücü ile elde ettiğimiz odun parçalarıyla kapladık. Güzel bir görüntü ortaya çıktı 🙂

Fırının altını odunluk olarak kullanma fikri var, ama şu an için ıvır zıvırlarla dolu.

Fırın kapağı olarak kullanmak üzere fırın ağzına uyacak şekilde sacdan bir kapak kestirdik. Kapak fırın ağzına tutturulmadı, kapağın arkasına yaptırılan bir tutma kolu ile istenildiği zaman yerine yerleştirip çıkarılabiliyor.

Fırında şimdiye kadar iki kere pide yaptık, ikisi de çok güzel oldu. Fırın tabanı 1 saat içinde pideleri güzelce pişirebilecek şekilde ısınıyor.

“Yeşil Bursadaki Köy Fırını”nın sahibi Mustafa Bey’in de belirttiği üzere, gözünüz kesiyorsa fırını profosyonel yardım almadan aileniz ve/veya arkadaşlarınızın yardımıyla yapmaya çalışın. Yapım sürecinde etrafımdan pek çok kez bu işi ustaya devretmem tavsiyesini alsam da, bugün iyi ki bu tavsiyelere uymamışım diyorum. İnsanın kendi emeğiyle böyle bir fırın yapması büyük bir zevk.

“Ali Baba Fırını” ismini, yapım sürecinde bana yardımcı olan (kubbe kısmında benim ona yardımcı olduğum 🙂  ) babamdan alıyor. Burdan hem babama hem de yapımda bana katkıda bulunan Ender Abim’e teşekkür ediyorum.

Alper ERDİL

2 Comments

  1. Çok başarılı olmuş,afiyet olsun diyorum:)Çocukluğumun geçtiği köyde de vardı bunlardan,ne yazık ki gençlerin sahip çıkmamasıyla birlikte hiç kalmamış artık..Sizin gibi insanları çok takdir ediyorum inanın..

  2. Arada bir olsa da, Nasreddin Hocamızın şu ibretlik fıkrasını hatırlamakta yarar var elinize, yüreğinize ve azminize sağlık…

    Nasrettin hoca ve oğlu pazardan eve dönüyorlarmış.

    Hoca oğlunu eşeğe bindirmiş kendisi de eşeğin yanında yürüyormuş. Yolda yanlarından geçen biri bu durumu görmüş ve hocaya

    “Hocam koca adam sen yürüyorsun çocuğu eşeğe bindirmişsin, bu olacak iş mi?” demiş.

    Hoca düşünmüş adam doğru söylüyor, çocukla yer değiştirmiş.

    Hoca eşeğe binmiş çocuk eşeğin yanında yürümeye başlamış.

    Bir süre sonra yolda başka bir tanışlarına rastlamışlar, adam şöyle bir bakmış hocaya

    “Hocam utan utan koca adam eşeğe binmişsin el kadar yavrucağı yürütüyorsun, çocuk kan ter içinde kalmış bu olacak iş mi?” demiş

    Hoca düşünmüş bu adam da doğru söylüyor, çocuğu yanına almış ikisi eşeğe birlikte binmişler.

    Biraz daha ilerledikten sora rastladıkları başka biri

    “Yazık hoca yazık iki kişi bir olmuş şuncacık hayvana birlikte binmişsiniz bu hayvanın canı yok mu bu olacak iş mi?” demiş

    Hoca düşünmüş bu adama da hak vermiş, çocukla birlikte eşekten inmişler ve yürümeye devam etmişler.

    Bir süre sonra rastladıkları bir komşusu hocaya
    “Yahu hocam sende hiç akıl yok mu, iki kişi yürüyorsunuz eşek boş gidiyor biriniz binsenize eşeğe, bu olacak iş mi?” demiş.

    Bunun üzerine hoca oğluna dönmüş gülümsemiş ve demiş ki

    “İşte evladım herkesin söylediği her doğruya uymaya çalışırsan ilerlemek güç oluyor, en iyisi işi yapanın bildiği doğruyu sürdürmesidir.”

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*