Solucanlar, Solucan Gübresi ve Yaşam Üzerine… Bölüm IV

Solucan gübresiyle bitki patojenlerinin (hastalık yapıcı organizmaların) baskılanması:

Bitki hastalıklarının önlenebilmesi amacıyla bitkiler, bitki patojenleri ve bunları çevreleyen mikroorganizma topluluğu arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik araştırmaların uzun bir geçmişi vardır. Özellikle çok miktarda patojen içermesine rağmen, bitkilerin daha az hastalandığı toprakların varlığı dikkatleri çekmiş ve bu tip topraklar “hastalık baskılayıcı topraklar” olarak, ilk kez 1800’lü yıllarda tanımlanmıştır (1). Patojen sayısının yüksekliğine rağmen bitkilerin hastalanmasını önleyen toprakların biyolojik özelliklerinin araştırılıp belgelenmesi ise ancak 1950’li yıllarda gerçekleşebilmiştir (2). Solucanların ve solucan gübresinin biyolojik kökenli bitki hastalıklarına etkisi üzerine araştırmalar da bu bağlam içinde sürdürülmekte, toprakta veya gübrede hastalık baskılayıcı etmenlerin saptanması için çalışmalar devam etmektedir.

Solucanların ve solucan gübresinin bitki patojenlerine etkisini anlamak için solucanların nasıl sindirim yaptığını ve topraktaki mikroorganizmalarla nasıl bir etkileşim içinde olduklarını bilmek çok önemlidir. Çünkü solucanlar toprak ortamındaki tüm mikrobik faaliyeti ve çeşitliliği, hem beslenerek ve dışkılayarak doğrudan hem de topraktaki organik maddeyi değişime uğratarak dolaylı olarak etkilemektedirler (3).

Beslenme esnasında solucanlar öğütülmüş organik maddelerle birlikte mikroorganizmaları da yutarlar. Solucanın sindirim sisteminde salgılanan mukus mikroorganizmalar için hazır karbon kaynağı görevi görür (4). Bağırsaklara ait bu mukus salgısının en önemli etkilerinden biri solucanın hem bağırsağı içindeki hem de dışkısındaki mikrobik faaliyeti uyarmasıdır. Böylelikle solucanlar beslenip dışkıladıkça ortamdaki mikroorganizmaları da faaliyete geçmeye teşvik ederler. Mikroorganizmalar, solucan gübresinde bulunan organik maddeleri, bu maddeler solucanın sindirim sisteminden çıktıktan sonra da parçalamaya devam ederler. Kısmen sindirilmiş kısmen de sindirilmemiş organik maddeler içeren bu ortama, solucanın dış “rumeni” (midesi) denmesinin nedeni de budur (5). Solucanlar, toprağı ve mikroorganizmalarca işlenmiş dışkıyı tekrar yuttuğunda bunlara eklenen ilave besinleri de almış olurlar (6). Bir döngü biçiminde devam eden bu karşılıklı ilişkide, toprak mikroorganizma topluluğu solucanın mukus formunda çıkardığı ilave karbon kaynaklarından yararlanırken, solucanlar da mikroorganizmalar tarafından parçalanmaya devam eden organik maddelerden faydalanırlar.

Solucanların mevcut organik maddenin türüne göre topraktaki mikrobik topluluğun yapısını değiştirdiğini gösteren araştırmalar bu konuda kuşkuya yer bırakmamıştır (7). Tarımsal ekosistemlerde, solucan ve mikroorganizma gruplarının karşılıklı etkileşimi bitkilerin sağlığını doğrudan doğruya etkilemektedir, çünkü solucanlar topraktaki mikroorganizma topluluğunu, mevcut patojenlerin hastalık yapmasına olanak vermeyecek biçimde, değiştirmektedirler.

Solucan gübresinin bu özelliğinin bitki hastalıklarını baskıladığı anlaşılmakla beraber, bazı olumsuz etkileri de saptanmıştır. Örneğin tohumdan fide yetiştirme esnasında toprakta % 75 – % 100 oranında solucan gübresi kullanmak bazı tohumların çimlenmesini önlemektedir. Ayrıca solucan gübresinin yüksek su tutucu özelliği nedeniyle bitki köklerinin yeterli oksijen alamaması da söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla, sözü edilen olumsuz etkilerden kaçınmak amacıyla, katı solucan gübresini toprak katkı maddesi olarak kullanırken  % 15 – % 20 oranının aşılmaması tavsiye edilmektedir, aksi halde bazı ekin türlerinde çimlenmeme sorununun ortaya çıkabileceği rapor edilmiştir (8).

Ilık bir ortamda, yani mezofilik süreçlerle üretilen solucan kompostlarının, yüksek ısıda gerçekleşen, termofilik sıcak kompostlara üstünlüğü, daha çok sayıda ve çeşitlilikte patojen baskılayıcı mikroorganizma içermelerinden kaynaklanmaktadır.

Sıcak (termofilik) kompost yapılmış organik atıkların veya bu tür kompostlarla yapılan çayların da konteyner içinde yetişen bitkilerde toprak kaynaklı hastalıkları, özellikle kök çürüten patojenleri baskılayabildikleri görülmüştür. Bitki hastalıklarının kontrol altına alınmasına yönelik deneylerde, bu tür kompostlarla yapılan çayların, ısıtılmaları halinde, bitkilerde hastalık yapıcı patojenleri baskılama özelliklerini kaybettikleri görülmüştür. Isıtıldığında içindeki canlı organizmaları büyük ölçüde kaybeden kompost çayları uygulamalarında gözlenen sonuçlar, bitki hastalıklarının önlenmesinde geniş mikroorganizma topluluklarının oynadığı rolün büyüklüğüne ve önemine işaret etmektedir (9).

Sıcak kompost yöntemiyle üretilen gübrelerden alınan olumlu sonuçlar, solucan gübresinin bitki hastalıklarını baskılama özelliğinin araştırılmasına da öncülük etmiştir. Araştırmalar sonucunda katı solucan gübresinin, lahana kök-ur hastalığı (Plasmadiophora brassicae), domates geç yanıklığı (Phytophthora nicotianae) ve yine domateste görülen solgunluk hastalığını (Fusarium lycopersici) baskıladığı görülmüştür (10).

Bitki hastalıklarına yol açan patojenlerin baskılanmasında, solucan gübresinin oluşum süreci sırasında ortamda üretilen patojen düşmanı mikroorganizma türlerinin anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir. Katı solucan gübresinin toprağa karıştırılmasıyla baskılandığı görülen hastalıklar arasında biber ve salatalık hastalıkları (11); mantar türü patojenlerin yol açtığı hastalıkların bulunduğu anlaşılmaktadır. Farklı solucan mamalarıyla üretilen solucan gübrelerinin bitki hastalıklarına etkileri de araştırmalarda dikkate alınmıştır.

Solucan gübresi çaylarının etkili olduğu bitki hastalıkları ile ilgili araştırmalar ve sonuçları:

Solucan gübresi çayının topraktan uygulandığı deneylerde, beyaz küf gibi mantar hastalıklarını (Scleretinium cinerea; Scleretinia sclerotionum; Scleretinium roffsii), siyah kök çürüklüğünü (R.solani) ve solgunluk hastalığını (F. Oxsyporum) baskıladığını gösteren sonuçlar alınmıştır (12).

Bitkiye yapraktan, püskürtme yöntemiyle uygulanan solucan gübresi çayının domateste geç yanıklık (Phytophthora) istilasını önlemekte başarılı olduğu gözlenmiştir (13).

Kompost ve solucan gübresi çaylarının, topraksız ortam sıvısı olarak kullanıldıklarında salatalıklarda görülen “fide çökerten” (P. Ultimum) hastalığının kontrol altına alınmasında da etkili olduklarını göstermiştir (14).

Solucan gübresi çayı da, diğer kompost çaylarında olduğu gibi, ısıtıldıktan sonra patojenleri baskılama özelliğini tamamen kaybetmektedir. Bu veriler, bitki hastalıklarının baskılanmasındaki bir numaralı  etmenin solucan gübresinde barınan çok ve çeşitli mikroorganizmalar olduğunu doğrulamaktadır.

Sebzelerde kök patojenlerinin solucan gübresi çayıyla baskılanması:

Bu konuda Ohio Devlet Üniversitesinde yapılan bir araştırmada alınan sonuçlar gerçekten son derece ilginç, buna rağmen çok fazla duyurulmamış olması garip.

Söz konusu araştırmada, solucan gübresi ekstresi veya çayıyla “F. Oxsysporum, Phytophthora capsici, Rhizoctonia Solani, Pythium Ultimum” gibi kök patojenlerinin baskılanması incelenmiş.

Araştırmada besin artıklarıyla üretilmiş solucan gübresi ile aktif olarak havalandırılarak yapılan solucan gübresi ekstre ve çayları kullanılmış.

Deneyde üç farklı konsantrasyonda solucan gübresi ekstresi/çayı (% 5, % 10 ve % 20 olmak üzere) hazırlanmış ve kontrol amaçlı olarak da iyonsuz (saf) su kullanılmış. Solucan çayları ticari kompost demleme ekipmanında hazırlanmış. Yüzde 20’lik solucan gübresi solüsyonu için 30 litre suya, 7,5 litre besin artıklarıyla üretilmiş solucan gübresi bir torba içinde sarkıtılmış. Su ve gübrenin bulunduğu kazana 24 saat hava basılarak % 20 konsantrasyonlu solucan gübresi ekstresi elde edildikten sonra  % 10 veya % 5 konsantrasyonlu çaylar yüzde 20’lik ekstre seyreltilerek hazırlanmış. Solüsyon içindeki mikrobiyal aktivitenin korunması amacıyla ekstre üretildikten sonraki ilk 24 saat içerisinde bitkilere uygulanmış.

Araştırma sırasında kullanılan domates ve salatalık bitkilerine, kök patojenleri (F. Oxsysporum, Phytophthora capsici, Rhizoctonia Solani, Pythium Ultimum) aşılanmış. Patojen bulaştırılan bitkilere topraktan haftada birer kez % 5, % 10 ve % 20‘lik konsantrasyonlarda solucan gübresi çayı, kontrol grubuna ise aynı sıklıkta saf su verilmiş.

Solgunluk hastalığı (F. Oxsysporum) bulaştırılan domates bitkilerinde, en başarılısı % 20’lik olmakla birlikte, tüm konsantrasyonların patojene karşı etkili olduğu ve köklerdeki tahribatın belirgin biçimde baskılandığı gözlenmiş.

Kök boğazı yanıklığı (Phytophthora capsici) aşılanmış domates ve salatalık bitkilerinde de aynı şekilde en başarılı sonuç % 20’lik olmak üzere, tüm konsantrasyonlar etkili olmuş, köklerdeki tahribatın dikkate değer biçimde baskılandığı görülmüş. Domateslerde en iyi yaprak gelişimini sağlayan  % 20’lik konsantre uygulaması olmuş ve patojen önemli ölçüde baskılanmış.

Siyah kök çürüklüğü (Rhizoctonia solani) aşılanan domates ve salatalık bitkilerinde % 20 konsantrasyonlu solucan gübresiyle sulanan salatalık bitkilerinin % 90’ı hayatta kalırken, % 5’lik konsantrasyonun patojeni baskılamakta yeterli olmadığı görülmüş. Domateslerde ise en etkilisi % 20 olmakla birlikte tüm konsantrasyonlar başarılı olmuş.

Çökerten hastalığı (Pythium ultimum) aşılanan bitkilerden salatalıklarda % 20’lik konsantrasyon en başarılı sonucu vermiş. Buna rağmen her üç konsantrasyonda da patojenin baskılandığı ve bitkilerde yaprak gelişiminin arttığı gözlenmiş. Domateslerde besin artıklarıyla üretilmiş solucan gübresinden elde edilen çayın her üç konsantrasyonu da yaprak gelişimini olumlu etkileyerek patojeni dikkate değer ölçüde baskılamış. Burada da en başarılı değerler % 20’lik konsantrasyon uygulamasında elde edilmiş.

Araştırma sonuçlarına bakarak, büyük zararlara yol açan bu patojenlerle baş etmeye çalışırken solucan gübresi çayını tercih etmenin çok doğru bir yaklaşım olacağı anlaşılıyor.

Not: Burada sadece kısa bir özetini paylaştığımız araştırma, referanslarda adı bulunan kitapta grafikler, elde edilen değerler ve bunun gibi ayrıntılı bir bilimsel araştırmada bulunması gereken tüm bilgileri içermektedir.

-devamı gelecek-

Önceki Yazı: Solucanlar, Solucan Gübresi ve Yaşam Üzerine… Bölüm III

Sonraki Yazı: Solucanlar, Solucan Gübresi ve Yaşam Üzerine… Bölüm V

Referanslar:

(1) Huber and Schneider 1982

(2) Menzies 1959)

(3) Brown 1995; Binet et al. 1998; Brown et al. 2006

(4) Hartenstein at al.1981; Trigo et al. 1999

(5) Lavelle et al. 1995

(6) Brown et al. 2000

(7) Enami et al. 2001

(8) Kannangara et al. 2000

(9) Trankner 1992

(10) Nakamura 1996

(11) Huelsmanand Edwards (1998)

(12) Nakasone et al. (1999)

(13) Zaller (2006)

(14) Scheuerell and Mahaffee (2004)

Use of Aqueous Extracts from Vermicomposts or Teas in Suppression of Plant Pathogens, Clive A.Edwards, Ahmed M. Askar, Marcus A. Vasco-Bennett, Norman Arancon (Vermicompost Technology, Edited by Clive A. Edwards, Norman Q. Arancon, Rhonda Sherman, CRC Press 2011)

4 Comments

  1. Merhaba Sn.Meyvelitepe,
    Araştırmada kullanılan solucan gübresinin “besin artıklarıyla üretilmiş solucan gübresi” olduğuna vurgu yapmışsınız. Bu vurgulamadan, hayvan dışkısıyla üretilmiş solucan gübresine kıyasla besin artıkları ile hazırlanan gübrenin daha kaliteli olduğunu mu anlamalıyız? Yoksa, araştırmada diğeri (hayvan dışkısıyla üretilmiş) ile ilgili veri olmadığı için, sadece araştırma koşullarının bilinmesi açısından mı vurguladınız.
    Bir önceki yazınızdaki yorumumda sözünü ettiğim seminerde, şirket yetkilisine, sizin (%70 hayvan dışkısı+%30 besin artığı) ürettiğiniz mi yoksa %100 besin artığı ile hazırlanacak solucan gübresinin mi daha kaliteli olacağını sorduğumda, ikincisinin daha kaliteli olacağını söylemişti. Doğrusu benim için sürpriz olmuştu. Hem bunu itiraf etmesi hem de benim hayvan gübresi kaynaklı olanın daha kaliteli olacağına dair tahminim dolayısıyla. Ancak kalite farkının, gübrenin içereceği makro, mikro, iz elementler gibi içerikler dolayısıyla mı yoksa mikrobiyal özellikleri dolayısıyla mı olduğunu sormadım. Zira, o zaman bu kavramlara pek hakim değildim.
    Bu konu ile ilgili sizin düşüncenizi alabilir miyiz?

    • Kürşat bey, Nihat bey, gözünüzden kaçmamış. Sorunuzun yanıtı 7.bölümde.

      Hangisinin daha kaliteli olacağından çok, ahır gübresinin mama olarak kullanılması için ön kompostlama yaparak ısıl işlem ya da termofilik bakteriler yardımıyla iç ısısının 60 derecenin üzerine çıkartılarak patojenlerden arıtılması gereksinimi daha önemli. Ticaret için solucan gübresi üretenlerin hepsinin bunu yaptığını düşünmüyorum maalesef.

  2. emeğinize sağlık allah dert keder vermesin
    “besin artıklarıyla üretilmiş solucan gübresi” vurgularını okudukça bende kürşat bey gibi meraklandım biraz daha açarmısınız

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*