Zehir Zemberek

Son günlerde havalar iyice ısınıp bilimum haşaratın ortaya çıkmasına bir de kene sorunu eklenince ortalık iyice karıştı.

Kenelerin yol açtığı hastalık gerçekten de ürkütücü. Doğayla içiçe yaşama özleminde olup, hele bir de bağ bahçe işlerine meraklı olunca, insan epey bir rahatsız oluyor. Gelin görün ki kene ve diğer haşaratlara karşı önümüze konulan neredeyse tek ve en hızlı çözüm yemyeşil çayırları, dağları, bayırları zehirli ilaçlarla yıkamak. Yetiştirdiğimiz bilimum sebze, meyve ne varsa illaki zararlıların hışmına uğruyor. En ucuz ve çabuk çare yine zehir zemberek tarım ilaçlarını kullanmak.

 Diyelim bahçeli bir evde yaşıyoruz, böcekleri de korkutucu buluyoruz, üstelik bahçeli evlere misafir  gelmelerine de engel olamıyoruz, ne yapalım çağırıyoruz “ilaçlama şirketlerini” veya alıyoruz bir kutu fıs fıs zehir ne karınca kalıyor ne de örümcek.

Yemyeşil çimlerimizde oynayan çocuklarımızı kene zararlısından korumak istiyoruz, keklik veya sülün besleyemeyeceğimize göre atıyoruz “ilacı.” Zehirleme şirketleri kendilerine “haşere ilaçlama şirketi” diyor, zehire ise “ilaç”. Böyle olunca kulağa da o kadar kötü gelmiyor. Biraz bir şeyler biliyorsak soruyoruz zararlı mıdır diye, aldığımız yanıt genellikle “insanlar için zararlı değil” veya “bir kaç saat sonra sizin için hiç bir sakıncası kalmaz” oluyor. Derken neşeyle kenesiz, haşaratsız bahçelerde oynarken çocuklarımız, sunabildiğimiz bu olanaktan mutlu, gönül huzuruyla seyrediyoruz onları. Kene yok, haşarat yok, bu doğru, ama bakın ne pahasına:

PESTİSİTLER

Zirai veya tarım ilaçları adıyla anılan maddeler zararlı böcekler, yabani otlar, solucanlar, mantarlar ve fare gibi kemirgenleri öldürmek üzere tasarlanmış zehirler ya da namı diğer pestisitlerdir. Pestisitlerin içinde “aktif” (öldürme amaçlı kimyasallar) ve sözde “aktif olmayan” maddeler bulunmaktadır. Bunlar ticari sır addedilerek, çoğu zaman “aktif” içeriklerden daha zehirli olmalarına rağmen açıklanmadığından bu durumdan habersiz tüketiciler tarafından kullanılmaktadır. Tarife uygun olarak kullanıldıklarında dahi pestisitlerin insan sağlığına ve çevreye çok sayıda olumsuz etkisi vardır.

Ruhsatlı, kayıtlı yada satışına devlet tarafından izin veriliyor olsa bile bu tür maddeler güvenli değildir. Bu zehirleri satan veya uygulayanlar zararsız olduğunu iddia etse de bu doğru değildir. Çünkü pestisitlerin  zehir ve etki düzeyleri saptanırken karışım halindeki solüsyonlar yerine karışımı oluşturan maddelerin tek tek sağlıklı hayvanlar üzerindeki etkileri ölçülmektedir ve yalnızca derhal yarattıkları etkiye bakılmaktadır. Bu zehirler, uzun dönemde ve karışım haline getirildikten sonraki olası etkileri göz önüne alınmaksızın kullanılabilir onayı alabilmektedir. “Kabul edilebilir” tolerans düzeyi ortalama bir yetişkin erkeğe göre belirlenmekte, çocuk ve kadınların farklı durumları hesaba katılmamaktadır.

Pestisitler memeliler, hem suda hem karada yaşayan canlılar, kuşlar ve balıkların yağ dokularında birikerek bu canlıların büyüme, üreme ve davranışları üzerinde etkili olmaktadır. Pestisitler besin zincirini zehirlemekte, su kaynaklarını kirletmekte ve belli türlerin sayılarının azalmasına yol açmaktadır.

Bunların sağlık üzerinde kısa sürede görülen etkileri bulantı, göz, cilt, solunum yolu ve boğazda tahriş, adele spazmı ve hatta ölümdür.Öte yandan uzun sürede ortaya çıkan etkiler daha da vahimdir. Tekrar tekrar pestisitlere maruz kalınması halinde nörolojik sorunlar, beyin ve akciğer kanserleri, bağışıklık sistemi baskılanması (ki bu çevreye aşırı hassasiyet olarak görülür), lösemi, Parkinson hastalığı, böbrek tahribatı, Hodgkin’s harici lenfoma ve hormonal bozukluk, sperm sayısında azalma ve kısırlığı da içeren üreme bozuklukları görülebilmektedir. Bu zararlar çocuklar üzerinde daha da yıkıcı olabilmektedir.

Pestisit uygulamalarının en kötü yanlarından biri de bir kere uygulandığında bağımlılık yaratmasıdır. Çim, bahçe veya tarım arazisi, uygulandığı alan ne olursa olsun, tekrarlanan uygulamalar neticesinde toprak pestisitleri daha çabuk parçalar hale gelmektedir. Bu durumda da zararlılarla başa çıkabilmek için zehirlerin giderek daha sık ve daha büyük dozlarda atılması ihtiyacı doğmaktadır. Bu sırada yararlı organizmalar ölmekte, toprak verimsizleşmekte ve zehire bağışıklık kazanan zararlılar üreyerek, bu defa onları durdurabilecek diğer canlılardan da kurtulmuş olarak, zarar vermeye devam etmektedir.

Çocuklar zehirli pestisitlere karşı daha da savunmasız:

 

Amerikan Bilim Akademisi çocukların yetişkinlere oranla kimyasallara karşı daha hassas olduğunu bildiriyor ve ömür boyu maruz kalınan zehirli pestisitlerin kalıcı ve zararlı etkisinin %50’sinin hayatın ilk beş yılında gerçekleştiği tahmin ediliyor.

EPA (Çevre Koruma Birimi) vücut ağırlıklarına oranla çocukların yetişkinlerden daha fazla haşarat ilacı aldıkları ve gelişmekte olan organ sistemlerinin daha savunmasız ve kendilerini toksik kimyasallardan arındırma yeteneklerinin daha kısıtlı olduğu konusunda hemfikir.

Gerek yerde emekleme davranışı gerekse yere yakın oluşları nedeniyle küçük çocukların cilt ve solunum yoluyla halılar, döşemeler, çimler ve toprakta kalan zehirli maddelere yetişkinlerden daha fazla açık oldukları belirtiliyor.

Gelişme bozukluğu gösteren ve altı yaşından küçük çocukların yiyecek dışında, toprak vs. gibi maddeler yoluyla zehirle temas etme riski daha fazla.

Araştırmalar zehirli pestisitlerin göbek kordonu yoluyla hamilelikte ve anne sütü aracılığıyla emzirme sırasında bebeklere aktarıldığını belirtiyor.

Sürekli gözlemler sonucunda araştırmacılar, belirli pestisitlere düşük dozda olsa da uzun süre maruz kalmanın çocuklarda sağlık sorunları ve gelişim bozukluğuna yol açabileceği sonucuna vardılar.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) küresel düzeyde çocuk hastalıklarının %30’undan pestisitler de dahil olmak üzere çevresel faktörlerin sorumlu olduğunu belirtiyor.

Çocuklar, hastalıklar ve pestisitler:

Pestisitler gibi kimyasallara erken yaşta maruz kalmak, belli bir süre sonunda ortaya çıkabilecek kanser gibi etkilerin görülme olasılığını artırmaktadır.

Amerika Kanser Enstitüsü Dergisinde (Journal of the National Cancer Institute) yayınlanan makaleye göre ev ve bahçelerde kullanılan zehirli pestisitler çocukluk lösemisi riskini yedi kat artırmaktadır.

Araştırmalara göre pestisitlerin kullanıldığı ortamlarda yaşayan çocuklar arasında lösemi, beyin ve yumuşak doku tümörlerinin ortaya çıkma ve gelişme oranı daha yüksek.

Zehirli pestisitler  küçük çocukların, kronik hastaların ve yaşlıların bazı kanser hücrelerine karşı da görev yapabilen bağışıklık sistemini kimyasal olarak çökerterek bu gruplar için kanser riskini artırmaktadır.

İnsanlar üzerinde yapılan, lenfoma ve pestisitler arasındaki ilişkiyi arayan 99 araştırmadan 75’inde ikisi arasında bir bağ bulunmuştur.

2004 yılında yapılan bir araştırma yaşamının ilk yılında pestisitlere maruz kalan çocuklarda beş yaşına kadar astım görülme olasılığının arttığını göstermektedir.

EPA (Çevre Koruma Birimi) yaygın olarak kullanılan zirai ve haşere ilaçlarını (zehirli pestisitleri) solunum yolu, cilt ve yumuşak dokularda tahrişe, göğüste yanma, bulantı ve kusmaya yol açan maddeler olarak listelemiştir.

Bilim adamları çevrede bulunan zehirli kimyasal miktarının çocuklarda giderek daha sık görülen gelişimsel ve nörolojik hasarlara neden olduğuna inanmaktadır.

Araştırmalar çocukların gelişmekte olan organlarının “erken yaşta büyük hassasiyet pencereleri” yarattığını ve bu dönemde maruz kalınan pestisitlerin büyük hasara yol açtığını göstermektedir.

Çimler için kullanılan pestisit (yabani ot ve böcek öldürücüler) ile fareler üzerinde yapılan deneyler çok düşük dozların bile kısırlık, düşük ve özürlü bebek doğumu riskini artırdığını göstermektedir.

Diğer araştırmalar ise çimlerde zararlıları yokeden ürünlerin formüllerinin öğrenme yeteneği, saldırganlık, hafıza ve motor beceriler ve bağışıklık sistemi fonksiyonları üzerindeki etkilerini göstermektedir.

2002 yılında yapılan bir araştırma etkin maddesi “glyphosate” olan zehirlere maruz kalan anne babalardan doğan çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromunun daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur.

Amerika, Minnesota’da çifçiler arasında 210.723 yeni doğan üzerine yapılan bir araştırma pestisit uygulayıcılarının çocuklarında doğuştan özürlü oranının belirgin biçimde yüksek olduğunu göstermiştir.

Kanada’da yakın zamanda bahçelerine pestisit uygulanmış çocukların % 15’inin vücüdunda çimlerdeki pestisitlerin kalıntılarına, %98’nin vücüdunda organofosfat (genellikle ev içi haşere zehirlerinde bulunur) içeren pestisit kalıntılarına  rastlanmıştır.

Bilimsel araştırmalar sonucunda bahçe çimlerine uygulanan pestisitlerin ev içindeki toz, hava ve yüzeylerde izlerine rastlanmış ve kalıntıların halılarda bir yıl kadar kalabildiği görülmüştür.

Araştırmalar organofosfat kalıntıları içeren geleneksel beslenmeden organik beslenmeye geçen çocukların vücutlarındaki kalıntı oranının azaldığını veya tamamen yok olduğunu göstermiştir.

Bilim adamları organoklorinler içeren zehirlerle ilaçlanan arazilerin yakınında yaşayan annelerin çocuklarının %28’inde otizm görüldüğünü bulmuştur.

Maalesef liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Dünyanın bir çok bölgesinde kurulan çevreci örgütler zehir kullanımına yasalar yoluyla kısıtlamalar getirmek amacıyla çalışıyor ve insanları eğitip bilgilendiriyor. Bu insanlar da gelecek nesillere daha sağlıklı ve uzun bir ömür, daha yaşanabilir bir dünya sağlayabilmek umuduyla önce kendilerinden başlayarak değişim için uğraşıyor.

Artık evinize fıs fıslarla “ilaç” sıkarken, reklamlara inanıp zararsız diye sinek kovucuları çocuklarınıza ve kendi cildinize sürerken, bahçelerinizi, bitkilerinizi ilaçlarken ya da zehirlerken ödenecek bedeli bir daha düşünün.

Kaynaklar:

Sierra Club

Beyond Pesticides

5 Comments

  1. Merhaba,
    Oncelikle harika isler yapiyorsunuz.Kocaman bir tesekkur ve bravo :o)
    Ben de sizinle ayni donemde evimi baslayip bitirdim.Umarim seneye yazilarinizdan yararlanarak Firini yapip sizle kardes olacagiz :o)Ben de sizi koy firini aramasi ile buldum :o)
    Bu arada organik bocek zehiri kardesi olduk bile :o) Yerden isitma sistemi de muhendis (ITU Mak.89)olarak cok ilgimi cekdi. Ilgili forumlari da okudum.
    Bilgi:Ben 200 m2 mustakil evimde yalitimi sizinkinden daha az yaparak dogalgaz(1100 m3) ve elektrige(1100 kw) 7 ayda yaklasik 1100 YTL harcadim.Sene sonuna kadar da 400 YTL daha harcayip.Seneyi 1500 YTL=1250 $ da kapatacagim.Is saatlerinde evi kullanmıyoruz.Tabiki kullanacaginiz sistemin dogaya saygili bir isitma/sogutma sistemi olmasi parayla olculemez.. Paylasimlariniz icin tesekkurler..
    Domatesler harika siyahlari(black russion ve blackberry) denemek istiyorum.Tohumlari nereden bulabilirim yada gelip elden alabilir miyim? (Izmitte oturuyorum)
    Diger sorum da fare/kostebek/dana burnu , saksagan/karga vs icin bir onleminiz var mi? Ozellikle saksaganlar musallat oldu bizim bahceye, bahce uzerine 75 cm araliklar ile gerdigim ipler biraz onledi ancak bir sekilde azalsa da dometesleri didiklemeye devam ediyorlar. File germeyi planliyorum..Bir oneriniz var mi? Ultrasonik kemirgen ve kus kovucunuz var mi?
    Selam ve saygilarimla,
    Oguz Kaan Senol

  2. Oğuz bey,
    Nazik mesajınız ve övgüleriniz için teşekkür ederiz. Sizin fırının da kardeşliğe katılımını özlemle bekliyor olacağız.
    Yalıtım ve toprak kaynaklı ısı pompası hakkında şunu söyleyebilirim. Geçen kış, yaptığımız bir takım denemeler dışında sistemi sürekli çalışır durumda tuttuk. Ev içindeki bir termostat ısı 20 derecenin altına düştüğünde sistemi tetikledi. Akümülasyon tankında sıcak su varsa oradan kalorifer sistemine bastı, akümülasyon tankındakı ısıyı da sürekli 40 derecede tutacak şekilde kendi kendine çalıştı.
    Sarfiyat olarak sadece ısı pompasını ölçme imkanımız olamadı. Binadaki şantiye elektriğini 30 Haziran günü TEK’e giderek ödedik. 940 YTL para aldılar. Buna, Mart 2007 ayındaki inşaat başlangıcından itibaren şantiye elektriği tarifesinden, inşaat sırasında kullanılan tüm beton vibratörü, matkap, testere, taş kesme, hidrofor, vs. aklınıza ne gelirse dahil. Kaba ve kötümser bir varsayımla 2/3’ünü ısı pompası yakmış olsa yıllık 600 YTL civarında eder. Evde oturmaya başladığımızda herhalde termostatı 24-25 civarına getiririz. Bu da yıllık sarfiyatı biraz arttırır herhalde. Oysa şimdi oturduğum müstakil evde kışın ayda 450 YTL’ye kadar doğalgaz parası vermiştim.
    Meyvelitepe’de saksağan ve karga yok şimdilik. Ağ germek herhalde kesin çözüm olur, tabii yeterli ağ bulabilirseniz. Başka bir öneri de -eşim duymasın- havalı tüfeği alıp pusuya yatmak olabilir. Çocukluğumdan tecrübe, bir yerde kargayı vurursanız, cesedi de bir kaç gün orada bırakırsanız kargalar bir daha gelmez kolay kolay.
    Bahçede köstebek de yok hiç. Ancak yaşlı zeytinlerin dibindeki deliklere yuvalanmış küçük fareler var. Onlar için de bahçede hiç rahatsız etmemeye çalıştığımız, adına Cabbar” dediğimiz bir bozyörük yılanımız var. Cabbar’ın iyi iş yaptığından eminiz.
    Tohumlar için sonbaharda görüşelim.
    Teşekkürler, haberleşmek üzere.

  3. İnsanlar sabırsız, “zehirleyin gitsin”, “şimdi şu böcekten kurtulayım” mantığı her zaman ağır basıyor. Şehirlerde de köylerde de her ailede 1-2 kanser vakası görülür oldu, “sanki yağıyor bu meret” diyoruz, hakikaten de yağıyor, bir tüpten çıkan sprey olarak. Bu yazıyı tüm tanıdıklarıma forward edeceğim, tabi okumaya sabırları olursa.
    Bu arada bizim Meyvelitepe’deki “yağmur böceği” denen fare iriliğindeki böcek herhalde zehiri pipetle içse anca çakırkeyif olur(üstüne kürekle vurunca bile ölmüyor, zira). Fare vb haşeratı öldürmek için nasıl oluk oluk zehir akıtmak gerekeceğini siz hesap edin.

1 Trackback / Pingback

  1. Anonim

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*