Tohum Ağı ya da Nefs-i Müdafaa

Meşum GDO meselesi kabus gibi üzerimize çökmüş, bizi de haliyle kara bir düşüncedir almıştı.  Nedir, ne değildir, nasıl önlenir, ne yapılabilir sorularına yanıt ararken Yalova’da yapılacak “Tohum Ağı” toplantısına bir davet aldık. Dünyanın bir çok ülkesinde sivil toplum gruplarınca yürütülen, varolan tohumları, bio çeşitliliği korumaya yönelik girişimlerden zaten haberimiz vardı. Bu pek özendiğimiz çalışmalardan birinin ülkemizde de başlatılmış olduğunu öğrenmek içimize su serpti. Kalktık gittik, iyi ki de gitmişiz, olağanüstü güzellikte, pırıl pırıl insanlarla tanıştık, yeniden geleceğe dair inanç ve umutla dolduk. Evet, orada sizi, bizi çocuklarımızı ve geleceği düşünen, bu işe gönül vermiş, bilgi ve birikimlerini, emeklerini, zamanlarını samimiyetle ortaya koymuş insanlar vardı. Artık bu harekete destek olmak boynumuzun borcu. Geleceğe umutla bakabilmek için hepimizin bu çorbada tuzu olmalı. Zor değil, eski çıkılar açılsın, dedelere ninelere sorulsun elde kalan tohumlar bulunsun, yeniden hayata döndürülsün, ekilsin, büyütülsün, kaybolmasın. Çocuklarımıza bu en değerli varlıkların önemi anlatılsın. Tohum Ağı grubundan sevgili Zeynep Bilgi Buluş’un toplantıya ilişkin yazısı duyulsun, duyurulsun:


“Politikaları değiştiremiyorsan, kendini değiştir.” Yunan Peliti Tohum Paylaşım Ağı lideri Panayotis Sainatoudis’in Türkiye’nin yeni gelişen Tohum Ağı’na verdiği mesajı buydu: “GDO, hibrit tohum, endüstriyel tarım kimyasalları ile mücadele edemediğin noktada, yaşam tarzını değiştir ve yerel tohumları bulmayı, ekmeyi, büyütmeyi, saklamayı, paylaşmayı öğren. Hem sen mutlu bir yaşam sür, hem doğa  kazansın” .
Türkiye’de yarınlara yerel ve köylü tohumlarını taşıma misyonu üstlenen Muğla’dan Kars’a çeşitli illerden 20 tohum dostu 14-15 Kasım’da Yalova’da buluştu.  Aralarında, Meyve Mirası Grubu, İmece Evi, Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, Emanetçiler Derneği, , Başka bir Gıda Mümkün Girişimi’nin olduğu 10 sivil toplum örgütü temsilcisi, bir adil organik gıda ticaret şirketi, bir yayınevi, avukatlar, küçük çiftçiler ve gönüllülerin buluşmasına, Yunanistan Peliti Tohum Paylaşım Ağı ve Fransız Küçük Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu’ndan katılımcılar katkı verdi.  Buluşmanın gündeminde genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) karşı eylemler, tarımsal kimyasallarla mücadele, hukuk savaşları yoktu…“Kirlenen gıda sektörüne inat, doğa-dostu yerinde üretken yaşamlar için yerel tohumları kendin koru-kendini koru”
fikri ağır bastı: “karanlıktan korkmak yerine, bir ışık yak” toplantının akıllarda kalan cümlesi oldu.

Bu vizyon içinde Türkiye’nin Tohum Ağı; Balıkesir, Çanakkale, Aydın, Samsun, Kars, Çorlu, Kastamonu, Muğla, İzmir’de “tohum ambarları” girişimini
başlatıyor.

Tohum ambarları, ilk çağrıştırdığı gibi tohumların depolanacağı yapıları değil,  tohum ve tohumun bilgisini derleyen ve paylaşan insanları tanımlıyor. Bunlar öncelikle bölgelerindeki yerel ve nesilden nesile aktarılmış atadan kalma köylü tohumlarının varlığını araştıracak; bunların yerinde üretiminin takipçisi olacak, bir kısmını kendi arazisinde ekip, paylaşım için çoğaltacak ve az miktarda numuneyi tohumluk olarak saklayacak.  Ayrıca bulunan yerel ve köylü çeşitleri basit bir sistemle fişlenecek ve bir web sayfası altında elektronik olarak defterlenecek. Bu tohumların paylaşımı için ayrıca ilki eylül 2010’da Balıkesir’de olmak üzere her yıl tohum takas festivalleri düzenlenecek.

KÖYLÜ ÇEŞİTLERİ VE GIDA GÜVENLİĞİ

Türkiye’nin biyoçeşitliliğinde, tarımında ve kültüründe önemli yeri olan, laboratuvarlara girmemiş, hatta kimi yerde bir köyün sınırlarından çıkmadan yüzyıllardır ata topraklarına ekilmiş tohumların devamlılığı gıda güvenliğimizin de garantisi. Tarımda tek tipleşme; toprağa uyumsuz, hastalık, kuraklık ve böceklere karşı hassas tohumların yaygınlaşması gıda güvenliğimizi tehdit ediyor. Tarımsal ürünlerde sadece üretim-hasat kolaylığı, verim ve pazarlama avantajlarına göre yapılan ıslah çalışmaları, besin değerlerinde önemli düşüşler meydana getirdi. Oysa, yüzyıllar içinde geçirdiği evrimle toprağına bağlı, dayanıklı yerel çeşitler küresel iklim değişiminde oluşabilecek ani değişimlere de en kolay uyum sağlayabilecek çeşitler olabilir.

FRANSIZ TOHUM MÜCADELESİ

Toplantıda, barışçıl hava estiren Yunanlı davetlilerin yanında, Fransız küçük çiftçi sendikaları konfederasyonundan gelen katılımcılar, Fransa’nın eylemci yüzünü tanıttılar. Fransa’da yerel  ve köylü tohumların korunması için değişik ayaklardan çalışmalar sürüyor. Bunların en eylemcilerinden Kokopelli Tohum Vakfı’nın halen 6 binin üzerinde vakadan mahkumiyeti var. Suçları yerel tohum satışı. Türkiye’nin de mevzuatını uyumlaştırdığı AB kurallarına göre yerel ve köylü çeşitlerinin halen ürün satışı serbest ancak, bunların tohumluk satışı yasak. Kokopelli ise tükenmeye yüz tutmuş yerel tohum mirasını çoğaltmaya, takasa ve satışa devam etmenin bir temel hak olduğunu savunuyor ve yüklü tazminatlara inat satışa devam ediyor. Fransa’nın bir diğer girişimi Köylü Tohumları Ağı ise yerli tohum çeşitliliğinin gayriresmi olarak kayıt altına alınması ve takası için çalışıyor.


TÜRKİYE’DE GİRİŞİMLER

2007’de Buğday Derneği ve Emanetçiler Derneği’nin sekreteryası ile başlayan buluşmaların,  ev sahipliğinde devam eden bu dördüncüsü ile kısaca tohum ağı olarak bilinen, “Türkiye’nın Tarımsal Biyoçeşitliliğinin Korunması için Tohum Ağı”, ilgili tüm tarafları bir araya getirmeyi hedefliyor. Gıda ve beslenme kültürü erozyonuna rağmen, tarımsal çeşitliliği koruma çabasında çeşitli sivil örgütler ağ içinde bölgelerinde etkili çalışmalar yürütüyor: Meyve Mirası Grubu, Muğla’nın 10 ilçesinde 28 meyve türünde 400’ün üzerinde yerel meyve adı saptadı, bunlardan 200’ünü örnekledi, halen bunların kaç çeşit ve tipe ayrıldığının araştırmasına devam ediyor. Ayrıca bölgede yeni kurulan meyve bahçelerinde yerel çeşitlerin tercih edilmesi için çalışıyor ve Datça’da bir kooperatif ile yerel bademlerin işlenerek değerlenmesine yardımcı oluyor. Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği, Kars’ta 6 köyde, yüzlerce çiftçi ile başta kavılca olmak üzere yerel buğdayların ve yerel ketenin organik üretiminin yaygınlaşmasına çalışıyor. Kirazlı Köyü Ekolojik Yaşam Derneği (Aydın) yerli osmancık üzümleri, karakirazları ve yerli sebze çeşitlerinin devamlılığı için pazar imkanlarını geliştiriyor. İmece Evi (İzmir), Meyvelitepe (Karamürsel), Parslar (Çorlu), Emanetçiler (Balıkesir) gibi girişimler halen yerel tohumların derlenmesi ve çoğaltımına katkı veriyor. UNDP GEF Küçük Destek Programı (SGP), 2006’dan bu yana, Türkiye’deki yerli ve köylü
çeşitlerin korunmasında sivil toplum çalışmalarına ve tohum ağının gelişimine destek sağlıyor.

11 Comments

  1. Sevgili Alev, bu güne kadar başımıza ne geldiyse politikacıları beklemekten geldi. Bu defa durum ciddi. İş başa düştü.

  2. Kokopelli ve José Bové uzerine ben de yazi yazmayi dusunuyordum. Fransa’ya geldigimden beri urunlerini alarak destekledigim bu olusumun Turkiye gibi tohumdan ve cesitlilikten yana zengin bir ulkede baslatilmasi heyecan ve mutluluk verici:)

  3. Ben de burada tohum toplamaya baslamistim. Gecen sene biraz agir gitti, bu sene cok daha takintili bir sekilde tohum toplamaya gayret edecegim. Belki onumuzdeki hafta bayram ziyaretlerinde seker ikram ettiklerinde “ben tohum alayim” demekle ise baslayabilirim!:)

  4. 19-22 Kasım 2009 tarihleri arasında İzmir de uluslararası tarım fuarı düzenlendi.Bizim de ürün tanıtım standımız vardı,birçok müşterimiz,tanıyanlar ve tanımayanlara ürün tanıttım sesim hala kendine gelmedi,ayrıca imece evi ekibi de ziyaretçilerimiz arasında idi.Bir kaç zamandır Murat Faik beyle geniş bir alanda Onun da projesi olan Alternatif yaşam planlanması ile ilgili, konumuzun içinde sizin deneylmlerinizin önemli bir yeri var,Enerjisini de kendisinin ürettiği kendine yeten çevreye model oluşturacak 10-15 katılımcının,bizler gibi düşünen insanların oluşturacağı bir yapıyı hayal etmenin ilk laflarını ettik.Murat bey izmirde olduğu için sık görüşme olanaklarımız oluyor fuardada ziyaretimize geldi.Kurmayı planladığımız hayallerde Meyvelitepenin ve sizin tecrübelerinizden,fikirlerinizden yararlanmak istiyoruz.Elbette ekim ve dikimlerimizde yüzdeyüz yerli tohum ve fidanları kullanacağız.Yine görüşürüz selamlar.db

  5. Mrb.lar
    Geçen gün Discovery Channel’da Avustralyalı buğday üreticilerinin genetiği ile oynanmış buğdaylarının artık glabal ısınmanın etkisi ile başak vermediğini ve kuraklığa dayanıklı saf buğday tohumu bulmak için himalayaların eteklerinde el değmemiş köylerde tohum aradıklarını seyrettim. Gerçekten durum çok vahim 20 yıl önce annem küçük çıkınlarda tohum saklardı.Kendi fidelerimizi kendimiz yetiştirirdik.Şimdi hazır fideler sayesinde Anadoluda yerli tohum kalmadı.Herhalde bizde ilerde belki ari tohum buluruz diye tekrar orta asya steplerine geri döneceğiz.

  6. Merhaba!
    Ben 10 yaşında bir kızım.Annem ve babam sizi sürekli takip ediyor,bir yazınızı bile kaçırmıyor.Sizin sayenizde sahip olduğumuz zeytin ağaçlarına bile bir damla suni ve zararlı madde yaklaştırmıyor.Daha geçen gün kaolin gettirttiler ve zamanı gelince uygulayacaklar.
    Benim size bir önerim var Tedx diye bir kuruluş var.İnsanlar çıkıp uzmanlııkları konusunda bilgilendirme yapıyorlar, fikirlerini paylaşıyorlar.Bence sizde çıkıp kaolin, torula mayası gibi konularda bilgilendirme yapmalısınız.Bir tane bile olsa bu konuda sizi görüp meraklananlar olucaktır.(Yazım yazduğım başlığın altına pek olmadı ama…)

  7. Sevgili İzgi, insanın bir başkasına yararı dokunduğunu öğrenmesi çok güzel bir duygu. Bize yazdığın ve ayrıca önerin için çok teşekkür ederiz. Tedx’i senden öğrenmiş olduk, artık mutlaka araştırırız.
    Ailene ve sana sevgi ve selamlarımızı gönderiyoruz.

  8. Bunları takip edebilen kimseler olarak acaba Buğday derneği de dahil bu gün ele gelir ne yapabildik diye Türkiye’de ancak siz abimize sorulabiliyor sanıyorum. Çünkü şöyle bir sıkıntı oluşmuş: Çok sayıda türlü türlü hareket var, saha farkı gözetmeksizin örneğin devam eden Buğday derneğine, Çamtepe’ye ya da kaybolup gitmiş başka hareketlere bakıyorsunuz ve bu gün ne durumda, hala var mı, pratik fayda ve kime fayda soruları için bile haftalarca uğraşmak gerekiyor. Sanırım (eğer sitede başka bir başlıkta yok ise, ki bu tespiti buraya koyalım, ona da bakacağım) bu yazıya ek yazma zamanı geldi gibi. Köyceğiz dalgasıyla birlikte, hobiler falan derken acayipleşsen göç hareketi dışında görüyorum ki aklı başında az sayıda üretim hedefli kişiler de var vb. Senelerdir çok emekle hem bilimsel yaklaşımı bırakmadan sayısız çalışma yaptınız her de buraya birer düzgün makale olarak kayıt tuttunuz. Her zaman müteşekkiriz. Selâmetle.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*