Yağmurlu bir günde güneşli fotoğraflar…

Burada beklenen, özlenen yağmur var bugün. Son zamanlarda yağmurlar ziyadesiyle şimşekli, yıldırımlı dolayısıyla gökgürültülü oluyordu ki, bu defa öyle olmasın diye dua ettik.  Daha önceki yağmurlarda yıldırımlar epey korkutmuştu. Hatta her defasında ille evin içinde çakan kıvılcımlar  ve onların çatlama seslerinin yarattığı korkudan nasibini alan Köpük de artık önlem alır oldu. Gökgürültüleri başlayınca dışarıdaysa hemen içeri giriyor, eğer biz üst katta isek,  normalde çıkmadığı merdivenlere pati koyarak yukarı yanımıza gelme arzusunu belli ediyor.  Aşağıda olursak ses ve ışıktan nispeten korunaklı olan banyoda yatmayı tercih ediyor.  Bu sabaha karşı patlayan ışık ve ses gösterisi eşliğindeki yağmur vesilesiyle Köpük feryat figan bizi uyandırıp kapıyı açtırdıktan sonra sakinleşene kadar başında bekledik. Diğer ikili Nox ve Lumi ise durumu Köpük’ten daha soğukkanlı karşılıyor. Neyse ki bu defa yıldırımlar koktuğumuz kadar olmadı.

Ağustos bizim için en yoğun aylardan biri, şikayet edecek değiliz, berekete şükür ediyoruz. Lakin bu, akşamları yorgunluktan ağlayacak hale gelmemize engel olmuyor. Meyve cephesinde naşiler vardı bu ay. Oldular ve toplandılar.  Bahçemizde “Hosui” ve “Kosui” olmak üzere iki çeşidi var. Kabuk görünümleri farklı fakat meyve dokuları, lezzetleri ve aromaları hemen hemen aynı. Gevrek, tatlı ve sulu yapıları, aromalarıyla deveci armutuna benziyorlar biraz.

Bu armutu tanımayanlar elma zannediyor. Elma değil armut deyince de bir hayli şaşırıyorlar. Bu yıl fidanlar biraz fazlaca meyve yapınca ne yapacağımızı şaşırdık. Köyümüz sürekli olarak İstanbula sebze-meyve  gönderdiği için biz de 14 kutu naşi hazırlayıp köyün ürünleriyle birlikte gönderdik. Ertesi gün haber geldi, kimse bu meyvenin ne olduğunu bilmediği için satılmıyormuş. Böyle 3-4 gün geçtikten sonra, muhtemelen kötü koşullarda çürümeye yüz tutunca yok pahasına satmışlar birilerine.

Allahtan öylesine, deneme mahiyetinde göndermiştik. Fidanlardakileri ne yapacağımızı bilemedik. Daha fazla durmayacağı için hepsini topladık, Eşe dosta epeyce dağıttık. Bayram da iyi geldi, bu sefer bayram naşisi oldular. Yine de kalan beresiz güzel meyvelerden 16 kutu kadar soğuk hava deposuna koyduk. Uygun koşullarda 5-6 ay durabileceğini biliyoruz. Bu kadar meyveyi tüketmemiz mümkün değil, ama en azından düşünmek için zaman kazanmış olduk.

Epeyce bir miktardan da şarap/sirke denemesi yapmaya karar verdik. Her biri 40 litrelik iki kapta hem kapları hem de küçük küçük doğradığımız naşileri kaynar su ile dezenfekte ettik ve ev şarabı tarifine göre önce pektik enzim ile jelleşmesini önledik, sonra da meyve şekerini alkole dönüştürecek bir maya ile mayaladık.  Günlük kontrollerde alkol oranının hızla yükseldiğini anlıyoruz. PH ölçümleri 4,40 civarında. 12 günlük fermentasyon süresi dolunca şarap yapacaklarımızı hava kilitli damacanalara alacağız, sirke olacakları da sirke anası ile tekrar mayalayıp alkolün asetik asite dönüşmesi sürecini başlatacağız.

Soğuk hava deposundakileri yapacak başka bir şey bulamazsak  onları da aynı sürece sokarız artık diye düşünüyoruz. Tabii, bu defa da o kadar şarabı sirkeyi ne yaparız bilmiyoruz.

Epey bir miktar da kurutmaya başladık. Naşi kurutmasını geçen yıl denemiştik. Bizim için biraz fazla tatlı olmuşlardı. Olsun, ne yapalım, arada bir baklava niyetine yenir artık.

Yağlık kırmızı biberlerin de tam zamanı, geçen yazımızda sorumuz üzerine tariflerini bizimle paylaşarak fikir veren herkese çok teşekkür ediyoruz.

Tam Hıdırellez akşamı tohumları  ekilen kudret narları meyve vermeye başladı. Bu çok ilginç görünümlü meyvenin büyük saksılarda da yetiştirilebildiğini gördük. Çok faydalı olmasına rağmen yeşilken yemeyi denemedik henüz, sararanları, daha doğrusu portakal rengine dönenleri topluyoruz.  İçinde kudret narları bulunan zeytinyağı, ciltteki yaraları iyileştirmekte son derece etkili, şarap gibi yıllandıkça etkisinin de arttığı söyleniyor.

Bu yıl bal kabaklarımız iki çeşit. Fotoğraftaki epeydir elde etmek istediğimiz  “Marina di Chioggia” cinsi bir kabak. Adını ilk kez Barbara Kingsolver’in “Hayvan, Sebze, Mucize” kitabında duymuştuk. Lezzetiyle ilgili övgüler merakımızı uyandırınca da peşine düşmüştük. Bizim yerli malı kestane kabaklarının şahane lezzetiyle boy ölçüşüp ölçüşemeyeceğini bu kış göreceğiz.

Dev sarı kabaklar yapan “Atlantic Giant” çeşidini ekmeyi bıraktık. Kabağı fena değil ama iki sakıncası var. Biri, adı üzerinde kabakları fazla büyük , tüketimi de problemli oluyor. Diğeri ise başka çeşitleri çok fazla hibritliyor. Kabakları ekerken çeşitler arasında mesafe bırakmaya çalışıyoruz ama yine de olur olmaz bir yerde sarı kabağın hibritlediği başka bir çeşidi görmeyi sevmedik.

Fotoğrafta severek yetiştirdiğimiz ve tükettiğimiz kestane kabakları; Ekimde hasat edilen bu kabaklar serin, kuru, havadar ve tercihan karanlık bir ortamda neredeyse bir yıl saklanabiliyor. Her biri 8-10 kiloluk bir çok kabak yapıyor, müthiş lezzetli, çok dayanıklı, öyle ki geçen seneden 5-6 kestane kabağımız hala sapasağlam duruyor. Atalık kestane kabaklarının Sakarya Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından “Adapazarı Kestane Kabağı’ ismiyle tescillendiğini okuduk. Hatta Sakarya valiliği de bu konuda bir broşür hazırlamış. İlginç olan şu ki, internet imaj arama seçeneğiyle “Adapazarı Kestane Kabağı” diye arama yapıldığında altında kesin olarak bu isim yazan tek bir kabak görünmediği gibi, Google azizliğiyle her türlü kabak fotoğrafı peşpeşe diziliveriyor.  Broşürü bastıran merciler bu tescilli kabak için bir de internet sayfası yapsalar daha çok kişiye ulaşabilirler.

Altın çileklerin de hasat zamanı yaklaşıyor, birer ikişer sararıp olgunlaşmaya başlayan meyveler, sıcak günlerde bahçede dolaşırken atıştırmak suretiyle gayet ferahlatıcı etki yaratıyorlar. Bu yıl altın çileklerimizi sebze adalarının bazı köşelerine birer, ikişer ektik. Böylece bir arada ekildiklerinde ortaya çıkan birbirini gölgeleme, meyvelerin ulaşılmazlığı gibi sorunlar ortadan kalkmış oldu. Altın çilek ektik, fakat güvey feneri ekmedik, bu konuda bir fikir uyuşmazlığımız var. Bayan Meyvelitepe oyunu hem lezzet hem de dayanıklılık bakımından altın çileğe fark atan güvey fenerinden yana kullansa da, Bay Meyvelitepe bu yıl altın çilekleri tercih etti.

Bhut Jolokia biberler. Bir milyon scoville acılık değerindeki bu biberleri bu yıl ekmeyecektik ama tohumun kaybolmaması için yine tüm sebzelerden uzak bir yerde, saksılarda yetiştirdik. Üzerleri biber dolu, dolayısıyla bir terslik olmazsa tohumları garantide.

 

Acı biberde son 4-5 yıldır yerelleştirdiğimiz yüz bin scoville acılık değerindeki Thai biberler sevdiğimiz ve tüm yıl kullandığımız bir çeşit. Kullanmak derken topu topu 15-20 biber bize bir sene yetiyor aslında. Fazlasını acısever dostlara veriyoruz. Acılık karşılaştırması olsun diye hatırlatmak gerekirse Jalapeno biberler 8 bin scoville acılık değerinde.
Pembe domateslerden de diğer domateslerin veriminden de bu yıl çok memnunuz. Geçen yıl yaşanan endişeler bu yıl yerini berekete bırakmış görünüyor. Pembe domateslerin tamamını geçen yıl yetiştirdiğimiz 1350 grramlık domatesten aldığımız tohumlarla ürettik, şükür ki her bir kök, her biri ortalama yarım kilo gelen onlarca domates verdi ve vermeye de devam ediyor. Arada bir çok kiloluk domatesler de çıkıyor.

Bizim ada turlarımız sebze adalarının etrafıyla sınırlı. Neyse ki görüntü güzel. Bu yıl thai biberler ve patlıcanların bir kısmını aynı adada buluştırduk. Fazla büyüyen patlıcanlar zaman zaman thai’lerin üzerine yıkılsalar da iyi bir beraberlik oldu. Hem patlıcanlar hem de biberler gayet verimli.

Geçen yılın 1350 gr rekorunu kıramasa da 1.080 gram gelen bu domates gelecek kuşak pembelerin garantisi olacak gibi.

Sicilya kökenli bu “pachino”ların bitkileri ve verimlilikleri gerçekten müthiş. Üstelik burada daha ilk yılları, yerelleştiklerinde daha da verimli olabilirler. Lezzetleri oldukça güzel fakat işlevleri itibarıyla artık bizdeki dördüncü senesini tamamlayan santinilerlerle kıyaslıyoruz. Sonuçta, Santiniler varken kahvaltı tabağında Pachinolar yer bulamadıysa da diğer kiraz domateslere ciddi fark atabilirler.

Kahvaltı tabağında olmasa da kurutma tezgahında Pachino’lara yer var. Geçen yıl deneme mahiyetinde kabuklarını soyarak kuruttuğumuz ve daha sonra da buzlukta sakladığımız domatesler muhteşem olmuştu. Bu yıl kaynar suya atarak 30 saniye tuttuğumuz domatesleri kolayca soyup, çekirdeklerini aldıktan sonra, 1 litre soğuk suya/1 çay kaşığı limon tuzu ölçüsüyle hazırlanan soğuk suda 10 dakika beklettikten sonra süzüp, tuzlayarak kurutma tezgahımıza aldık. Sıcak ve güneşli günlerde 2 ila 5 gün içinde domatesler kuruyor ve toplanıp derhal buzluğa giriyor.

Santini çılgın bir bitki. Sırık domates olmasına rağmen koltuk filizlerini almayı çoktandır bıraktığımız halde her filizden bir salkım çiçek açıyor ve hemen her çiçek domatese dönüşüyor. Yaz ortasında fazlaca yağmur yağarsa, o esnada olgunlaşmakta olan meyvelerde çatlama olması dışında hiç bir problemi yok.  Bitkinin iklim koşullarına toleransı çok iyi. Bu domateste, nasıl beceriyor bilmiyoruz ama, meyveye dönüşemeyen çiçek çok nadir. Daha önce de dediğimiz gibi her yıl açılışı da kapanışı da bu bitki yapıyor. İnce kabuklu, sert etli, erik gibi kütür kütür yenebilen  çok güzel aromalı bu çeşidin tohumlarından paylaştığımız herkes bizimle hemfikirdir umarız.

Bunlar da sarı santini’ler. Bitkinin davranışı kırmızı santini’lere çok benziyor. Çok verimli, dayanıklı, çok uzun süre meyve veriyor. Domatesleri, kırmızıya göre daha şekerli. Kabukları birazcık daha kalın. Bizdeki ikinci yılı. Üçüncü yılı da devirdikten sonra bunların tohumlarını da paylaşabiliriz belki.

Meraklı bir domates yetiştiricisini mest eden görüntüler, bizde ilk yılı olan yeni bir cins:


 

 

Seradaki kaliforniya biberleri boya gitti. 2 metreyi geçen bitkiler boylandıktan sonra bir sürü çiçek açtılar.

Şimdilerde tatlı, bir santime yakın et kalınlığındaki kocaman biberlerini iyice büyütüyorlar. Biberlerin sarı, kırmızı görüntüleri harika olsa da asıl güzel tarafı zehirden, kimyasaldan tamamen azade olduklarını bilmenin huzuru oluyor.

Bahçe biz hasat edene kadar döktüğü tohumlardan tekrar biten karabuğdaylarla kaplanmakta. Yağmurla sulanınca ikinci baharı yaşayabilecek gibiyiz.

Bunlar cherokee purple çeşidi siyah domatesler.

Geçenlerde bir gazetede bu yıl ilk defa bir üniversite ile birlikte üretim denemesi yapılan siyah bir domates çeşidinin resimleri vardı. Bizde bir kaç yıldır olan bu çeşide benzettik.

Bu bir oturak domates. Köyün yerlisi. Çok hoş ve lezzetli bir çeşit. En önemli özelliği ise çok verimli olması, bir de dayanıklılığı. Kızarmış bir domates oda sıcaklığında bir ay boyunca sertliğini kaybetmeden durabiliyor.

Bu da durup dururken çoluk çocuğa karışmaya karar veren biri. Altındaki 10 yumurtayı da arkadaşlarından ayarladığı gün folluğu işgal edip kalkmadı. Biz de ona özel bir folluk yapıp altındaki yumurtalarla birlikte üst kata aldık. Epey kararlı görünüyor ya, hadi hayırlısı.

 

36 Comments

  1. Elinize saglık hersey okadar güzel görünüyor ki.
    Yakında meyvelitepe turları düzenlenirse şaşırmayacağım.

  2. Sayın Bayan Meyvelitepe ve Bay Meyvelitepe…
    Bana göre epey uzun gelen bir aradan sonra, “acaba yeni bir şeyler konmuş mudur?” diye açtığım sayfanızı bir solukta okudum. Elinize ve yüreğinize sağlık. Paylaşmadaki cömertliğiniz gerçekten takdire şayan. Tabii ki bu mevsimde bahçenin sizi ne kadar meşgul ettiğini tahmin edebiliyorum. Ama inanın yazdıklarınız hele hele o bahçeden fışkıran coşkulu fotoğraflar ilaç gibi geliyor. Kendimi toprağa, fırına, tavukların arasına bağa bahçeye boğacağım günleri iple çekiyorum. Umarım projeme başlayana kadar, paylaşabileceğiniz tohumlarınızı muhafaza etmiş olursunuz..
    Bekleyin Meyvelitepe geliyorummm….
    Ebruland

  3. Yazı başka güzel, kışı başka. Baharı başka güzel, güzü başka, bu güzelim MeyveliTepe’nin…

  4. Kaliforniya biberleriniz;Los Angeles’te görünümüne vurulup tadınca plastik tabak yemiş gibi olduğum için bir daha denemediğim biberlerden galiba.
    Umarım tadları bizim topraklarımızın etkisiyle bizim biberlere benziyordur:)
    Lütfen tadlarını da yazar mısınız?
    Domateslerinize ise hayran oldum.Eşimin aklı acı biberlerinizde kaldı.
    Hele acılık ölçüsünü ilk kez duyduğu için hemşehrisi Maraş biberinin scoville değeri ne ola ki ?diye merakını dillendirdi.
    Sonra da bir dönüm yer alıp,sizi izleyerek bir şeyler yetiştirmenin hayaline daldı.Biraz daha oyalansın gidip uyandıracağım:)
    Ellerinize sağlık,bahçenize bereket diyerek selamlar gönderiyorum.

    • Nalan hanım, tadını yazarak anlatmak zor, ama plastikle uzak yakın ilgisi olmadığı kesin. Bol sulu, biraz tatlıca yemesi güzel bir biber, hatta öyle güzel ki asla pişirmeye kıyamıyor insan.

      Eşiniz ilk adımı atmış, biz de öyle başlamıştık:) Biz de size güzellikler dileriz, çok teşekkürler.

  5. Ah ne guzel fotograflar! Yagmurlarinizi nasil kiskandigimi soylememe gerek yok di mi? :))

    Gurk olan anne tavugunuz icin; daha once hic tecrubeniz oldu mu bilmiyorum ama gurk tavuklar gunde bir bazen de 2-3 gunde bir kalkip ihtiyaclarini gideriyor. Ust kat dediginiz yer neresi bilmiyorum ama diger tavuklardan ayri olmasini oneririm. Bazen diger tavuklar onun oturdugu yeri begenip yumurtlamak icin o follugu kulanmaya kalkip gurk tavugu rahatsiz edebilir. Civcivler oldugunda da horozdan ve diger tavuklardan ayri bir yerde buyutmesi hem civcivleri hem de kendisi acisindan daha guvenli.

    Civciv kadar sevimli bir hayvan yok! Eminim siz de pek keyif alacaksiniz.

    • Pınar, darısı başınıza diyorum, biz de epeydir bekliyorduk.

      Tavuk konusunda tecrübemiz fazla değil, her türlü bilgi başımız üstüne:) Üst kat kümesin içinde diğer tavukların fazla kullanmadığı bir bölüm, ama sonuçta yine kümesin içinde. Diğerleri için de ayrı bir folluk daha yaptık. Daha önce de bir tavuk gurk olmuş, bir süre sonra fikir değiştirip bir daha oturmamıştı. Bakalım bu sonuna kadar sabredecek mi?
      Ciciv olursa büyüyene kadar kızıma veririm artık, yıllarca evde civciv baktırdı bana, şimdi de o baksın:)))

  6. Merhabalar Sn. Meyvelitepe. Sizi uzun süredir takip ediyorum ve bahçenizi, yaptıklarını çok beğeniyorum. Ancak merak ettiğim şey şu; Bu kadar yabancı türdeki meyve ve sebzeleri hangi yollardan edindiğiniz ve bunların gdo’suz olduğuna nasıl kanaat getirdiğiniz. Bu konuda genel bir bilgi verirseniz çok sevinirim. Ben yerel tohumlar edinmeye çalışıyorum daha çok, daha güvenilir olduklarını düşündüğümden. Tanıdığım köylülerin kendilerinin ürünlrinden elde ettikleri yerel tohumlardan. Merakımın sebebi budur. Şİmdiden teşekkürler.

    • Nermin hanım, tohumlarımız uzun zamanda bu kadar çeşitlendi. Bizim bulduklarımız, sağolsun dostların verdikleri veya gönderdikleri var. Zaman zaman yurtdışından da tohum alıyoruz. Dünyada organik, atalık tohumların korunması için seferber olan pek çok insan ve grup var. Bir bölümü internetten de satış yapıyor, bu türde satış yapan yerlerden alıyoruz. Ayrıca GDO konusunu çok yakından takip ettiğimiz için GDO olasılığı olan meyve, sebze cinslerinde sadece güvendiğimiz kişilerden elden alıyoruz. Örneğin dışarıdan tohumundan emin olmadığımız bir mısır fidesi veya tohumu hiç ekmedik.

  7. İlk günkü heyecan-ilgi-beğeni ve aşkla takip ediyorum inanın.
    Daha geçen hafta,’acaba domatesleri kurutabilir miyim’ diye düşünürken, bu yazınızda buldum.
    Görüyorsunuz; bahçesi olmayana bile faydanız büyük:))
    Sevgiler
    Ece(nin balkonu)

    • Ece hanım, çok teşekkürler. Bu taraflara hiç yolunuz düşmüyor mu? Yine bekleriz mevsim geçmeden:)

  8. O canım naşilerin sonu böylemi olmalıydı?
    Çok üzüldüm çok.
    Sizi takip eden bir sürü kişinin ağzı sulanıyor
    fotoğraflara bakarken bile.Açın bir hesap numarası
    kargoyla yollayın bizlere.Amacınızın kar olmadığını
    biliyorum ama ziyanda olmamalı değilmi.
    Bayan meyvelitepe sizinle yazışmak isterim
    eğer mümkünse.Seneye yapacağım ev ve bahçe düzenlemeleri için fikirlerinize çok ihtiyacım var.
    Yanlış konumlandırmalar yapıp keşkeleri yaşamak istemiyorum.
    Harikalar yaratıyorsunuz, farkındalığınızın farkındayız.

  9. Evet evet, Firdevs hanım kesinlikle çok haklı o naşiler bizim olmalı, hatta size fazla gelen ne varsa… hiç olmazsa İstanbul’da nereye gönderildiklerini bileydik 🙂

  10. 2 günde bir sitenizde güncellenme var mı diye girip çıkıyorum, nihayet yine güncellendi, hastasıyım bu sitenin, tabiki Meyvelitepe benim idolum. Gönderdiğiniz santini tohumlarını bende çoğalttım ve eşe dosta dağıtıyorum, tam tarif ettiğiniz gibi, yağmudan dolayı hafif çatladılar, ama arkadakiler geliyor. Diğer sebze ve meyveler sürdürülebilir tarımın bir örneği, o kadar çok insanlığa faydanız var ki,bunu bilemezsiniz. Rabbim yar ve yardımcınız olsun.

  11. her şey mükemmel görünümde.baktıkça masalsı bir film gibi geldi ellerinize sağlık.merak ettiğim bir birki olan kutret narı nı soracağım nasıl bir yötem kullanarak saklayacaksınız.bu sene benim çiçek bahçemde 2 fide yetiştirdim netten araştırdığım kadar bal veya zeytinyağında saklanıyormuş.bazı bilgilerde saklanmadan direk doğranmak suretiyle güneşte 2-3 gün bekletilmesi hususunda bilgi var,fakat bunu denediğimde hepsi bozuldu.eğer sizin herhangi bir bilniz varsa bana yardımcı olmanızı rica edeceğim.teşekkür ederim.

  12. merhaba,herşeyi okadar güzel yapıyor,keyifle anlattıyorsunuz ki,okudukça kendim yapmış ve yaşamış
    kadar mutlu oluyorum,İçimi keyif kaplıyor,Azminiz,şevkiniz
    yaşama sevinciniz her zaman daim olsun.Bir gün inşallah
    tanışmak muhabbet etmekte kısmet olur,hoşçakalın,

  13. Merhaba,İstanbul da binaların arasından bir anlığına kaçıp,bahçenize geliyorum artık:D
    Çocukluğum köyde geçti,o domateslerin meyvelerin tadı hala damağımda…burada resimlerine bakmak bir nebze de olsa özlemimi gideriyor,emeklerinize sağlık diyorum..başarılı güzel günler diliyorum!

  14. Takipçinizim, yazılarınızı okumayı resimlere bakmaya bayılıyorum sizden esinlenerek bende ufacık bişeyler yaptım sonuç harika oldu.Teşekkürler sağolun varolun.Muhteşemsiniz.

    • Ne güzel, siz de o zevki tattınız ise bundan sonra daha da iyisini yaparsınız 🙂

  15. ” ”Marina di Chioggia” cinsi bir kabak. Bizim yerli malı kestane kabaklarının şahane lezzetiyle boy ölçüşüp ölçüşemeyeceğini bu kış göreceğiz.” demiştiniz. Kıyaslamalı olarak düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?

    • Kestane kabağı ne kadar lezzetlidir, çoğu kişi bilir. Marina di Chioggia kesinlikle daha lezzetli çıktı. Kestane kabağından tatlı yapmaz olduk 🙂

  16. Sayın meyvelitepe, çalışlmalarınızdan dolayı sizleri kutlarım. İçinde doğa sevgisi ölmeyen ve çocukluk tatlarını arayanlar için çok güzel bir görsel şölen sunuyorsunuz. Ellerinize emeğinize sağlık.
    Sizden bazı tohumlar istememiz mümkün mü?
    TEŞEKKÜRLER

  17. Sayın meyvelitepe anlatımlarınız ve çalışmalarınızı taktir etmemek mümkün değil. Sizden mümkün ise ”Marina di Chioggia adlı bal kabağınızın kesilmiş halinde bir dilimli resmini bizlerle paylaşabilirmisiniz.
    Çalışmalarınızda başarılar dilerim.

  18. Sevgili meyvelitepe, reimlere bakıp bende o bahçede olaydım dedirten anlatımınız için teşekkürler.

    Bende balkon bahçeçiligi ile ugraşıyorum ama senedir bhut jolakia tohumlarından nedense yetiştiremedim fide olarakta satılmamakta. fide konusunda birkaç kök rica etsem bu kardeşinize yardımcı olurmuunuz. saygılarımla…

  19. Merhaba :-)))
    Nasıl güzel bir yaşam, ne güzel paylaşımlar, sayfanızı incelemekte çok geç kalmışım. Ankara’da yaşıyoruz biz de ve 2 yıldır küçük Bahçeli bir evde yaşıyoruz, çok küçük çapta da olsa şebeke suyu ile domates, salatalık, biber yetiştiriyoruz, yiyecek kadar sadece. En azından kışın da yiyebilecek diye yazınızda fotoğrafını yayınladığımız köyün yerlisi 1 ay boyunca sertliğini kaybetmeden koruyan domates tohumunu nereden nereden temin edebiliriz? Yönlendirebileceğini bir yer var müdürü? Ya da belki uğrama şansımız olursa, hangi köyde yetişiyor bu domatesler? Bilgi verebilirseniz çok sevinirim … bol bereketli hasatlar dilerim … AYŞE

  20. Merhabalar , ayak izlerinizi 10-15 yıl geriden takip eden acemi bir izci olarak bu defa da 10 yıl önceki bir yazınızla ilgili bir sorum olacak. “Santini çılgın bir bitki. Sırık domates olmasına rağmen koltuk filizlerini almayı çoktandır bıraktığımız halde her filizden bir salkım çiçek açıyor ve hemen her çiçek domatese dönüşüyor. ” Bu sadece bu cins ile ilgili budama yaklaşımınız mı , yoksa diğer sırık tiplerinde de budama yapmamayı mı tercih ediyorsunuz? Sırık cinsi (indeterminate) domatesler için, birçok kaynakta, “sucker” olarak tabir edilen koltuk filizlerinin alınması öneriliyor ama bu konuda karşı görüş de mevcut. Bu görüşe göre, bu yan dalların, ingilizce kelimenin ima ettiği gibi bitkinin enerjisini sömürmesi gibi bir durum söz konusu değil, aksine fotosentez artışı bitki için ekstra enerji demek. Ayrıca koltuk budaması yapılmaması durumunda, meyveler biraz küçülse de hasat miktarında artış gözlemleniyormuş. Sizin konu ile ilgili fikrinizi öğrenmek isterim ; eğer dallanıp budaklanan bitkiye destek olacak yeterli sistem varsa sırık cinsleri de budanmayabilir mi? Bir de böyle bir tercih halinde, 2 metrekarelik bir sebze yatağına maksimum kaç domates eklemeli?

    • Evet, 10 yıl kadar geç kalmışsınız. O domates, o sıralar bir hibridin F2 seviyesinden itibaren ıslah sürecinin ortalarında bir çeşit idi. Islah sürecinin 7 yılı tamamlamasıyla stabil ve sürdürülebilir bir çeşit haline geldi. İsmi artık Alis’ Pembe Kiraz oldu. Müthiş verimli, Koyu renk mavimsi yaprakları, kütür kütür lezzetli, ince kabuk olmasına rağmen çok dayanıklı bir çeşit oldu. Bitki tipi yarı sırık denebilir. Bu çeşitten koltuk almıyoruz. Özellikle de bitki boyu 30-40 santime ulaştıktan sonra hiç koltuk almıyoruz, çünkü her bir koltuk 15-20 santim uzayıp bir çiçek salkımıyla son buluyor. Tek bir bitki bu şekilde yaşamı boyunca onlarca salkım, yüzlerce domates verebiliyor.

      Diğer sırık çeşitlerde, özellikle iri meyveli sırık çeşitlerde koltuk alıyoruz. Bu işlem şart değil ama iri meyvelerden oluşan salkımı taşıyacak ana gövdenin oluşması daha iyi.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*