Eve dönüş


Bugün gülmekle ağlamak arasında bir yerdeyiz. Kısa bir yolculuktan sonra yeniden kafdağımıza gelmenin sevinci bir yanda, yapılacak işlerin ağırlığı öte yanda. Hayır, hayır, bahçe ya da evdeki işlerden söz etmiyoruz, şükür ki burada her şey yolunda.

Bizi, belki de hepimizi düşündüren işlerden söz ediyoruz. Bir süredir internetten uzak kaldık, gelip de gördüğümüz haberlerin bir kısmı yüreklerimizi dağladı, bir kısmı ise sevindirdi.
Bir yanda baktık ki “SlowFood Türkiye” ya da namı diğer “Fikir Sahibi Damaklar” tutmuş yolunu gidiyor, ellerine, gönüllerine sağlık, çünkü hepimiz adına işin en zor kısmını yapan onlar. “Lüfer  Koruma Timi” arı gibi çalışıyor. “GDO’lu gıdaların yönetilmesini değil, yasaklanmasını istiyoruz” diyebilen en yüksek ses yine onlardan çıkıyor. Nihayet basının bu konulara biraz olsun ilgi göstermesini sağlayan da yine onlar. Bize düşen ise işin kolay kısmı, Fikir Sahibi Damakların bu girişimlerini gönülden destekliyoruz, henüz büyümemiş balıkları almıyoruz, yemiyoruz, GDO’lu besinleri tüketmekten kaçınıyor, orucumuza sadık kalıyor, bunun için de etiket okuyoruz ve HERKESLE BU ÇAĞRILARI PAYLAŞMAYA ÇALIŞIYORUZ, çünkü biliyoruz ki “fısıltıyla söylenenler, yüksek sesle söylenenlerden çok daha uzağa gidebilir.”

Öte yandan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi‘nin 1 Kasım 2010 tarihli basın duyurusu çok üzücü bir gelişmeye işaret ediyor. Birleşmiş Milletler biyolojik çeşitlilikteki beklenenden daha hızlı gerçekleşen kaybın, hem insan hayatının hem de doğal hayatın sürdürülebilmesi açısından küresel ısınmadan çok daha önemli ve acil bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekmiş ve bu nedenle bu yılı Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasına adamıştı. Nitekim B.M. geçtiğimiz Ekim ayında Japonya, Nagoya’da bu konuda önemli bir konvansiyonu gerçekleştirdi. Tarihsel bir değer taşıyan ve umut verici sonuçlarla tamamlandığı bildirilen konvansiyona üye ülkelerden biri olmamıza rağmen meselenin anlam ve önemini kavrayamamış gibi görünüyoruz. Oysa iklim değişikliklerinin etkileri nedeniyle biyolojik çeşitliliği korumak artık çok daha önemli. İnsanoğlunun yaşamak için yemeye ve bunu sürdürebilmek için de her koşulda yetişebilecek çeşitlilikte hayvan ve bitkiye ihtiyacı var. Sözün özü, bu bir hayat memat meselesi ve bu konuda da bireyler olarak hepimize çok büyük sorumluluklar düşüyor.

İşimiz çok, yolumuz uzun olabilir, ama daha önce “minik bir adım” yazımızda da söylendiği gibi “en uzun yolculuklar bile küçük bir adımla başlar.”

Bu arada, bazen burada ara verdiğimizde bizi dostlarımızla “Doğayı Keşfederken” bulabilirsiniz.

2 Comments

  1. Sevgili meyvelitepe,konuyla çok alakalı olmayacak ama bir sorum olacak ! Bill Mollison eğitim kursuna katılmayı düşünüyor musunuz ?

  2. Gökhan bey, bu türden kurslar muhakkak faydalı, fakat zaman bulabileceğimizden emin değiliz. Pek çok kaynaktan araştırma yapıp aklımıza yatan yöntemleri yorumlayıp kendi rotamızı çizmeyi tercih ediyoruz.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*