Solucanlar, Solucan Gübresi ve Yaşam üzerine…Bölüm I

Dünya halkı olarak pek çoğumuz son yıllardaki kadar kaotik bir devire tanık olmadık. Bir yanda ısınan yeryüzü ikliminin alışık olmadığımız ve giderek daha fazla hissettiğimiz etkileri, bir yanda, bizimki de dahil, bir çok ülkenin kendi içinde süregiden karışıklıklar. İçinde bulunduğumuz koşullar umutsuzluğun sinsi sinsi yüreklerimize sızmasına neden oluyor. Umutsuzluğun panzehiri ise varolan koşulları değiştirecek, küçük küçük adımlarla da olsa bütünün iyiliğine katkı sağlayacak, basit ama etkili işler yapabilmektir. O halde, birlikte atacağımız küçük adımlarla çok değerli faydalar yaratmak, ortak bir hareketle yalnız olmadığımızı, aslında bir bütünün parçaları olduğumuzu hatırlamak hepimiz için umut verici olmaz mı?

Vandana Shiva “Yeryüzü Demokrasisi”ni anlattığı ve bizim de blogumuzda paylaştığımız bir konuşmasında: “Gandi’den pek çok ders almışımdır, bunların ilki küçük olanın yüceltilmesidir. Bu şirketlerin, yiyeceklerimiz ve sağlık malzemelerimiz üzerinde tam bir hakimiyet kurma gündemi olduğunu öğrendiğimde, eski nesillerin diğer imparatorluklar karşısında ne yaptıklarını düşündüm.

Gezegenin %80’ninde hüküm süren bir Britanya İmparatorluğumuz vardı. Gandi çıkrığı çekip çıkardı, top güllelerine silahla cevap vermedi, top güllelerine dokumayla cevap verdi ve o zaman insanlar “Bu küçücük tahta parçasının sana özgürlük getireceğini mi sanıyorsun?” diyerek güldüler.

O ise “Özgürlük getirebilecek tek şey bu” dedi, çünkü “Öyle küçük ki, en küçük, en ufacık, en kenarda köşede kalmış kadını bile işin içine katabilir. Hindistan’daki her kulübeyi devrim merkezi yapabilir” ve tam olarak da öyle oldu” diyor.

Peki, biz de umudu ayakta tutabilecek, her yerde varolabilecek, küçücük bir şey bulabilir miyiz? Her yerde bulunabilecek, herkesin yapabileceği kadar basit ve yaşamı yücelten bir şey…

Neden o şey, her evin bahçesinde, apartman dairelerinin balkon veya banyolarında, arka bahçelerinde yerini alabilecek, ufacık bir kutuya sığabilecek, herkesi, çocukları bile işin içine katabilecek, yiyecek artıklarımızı çöp yerine çok zengin, mis gibi bir toprağa dönüştürecek, hem bitkilerimizi hem de bizim geleceğe dair umudumuzu yeşertebilecek bir solucan çiftliği olmasın?

Küçücük bir solucan çiftliğinde oluşan yalnızca toprak değil, bir âlemdir. Sayısız faydalı mikroorganizma, solucanlarla birlikte, bizim çöp dediğimiz organik atıkları değiştirir, dönüştürür ve bitkiler için çok değerli, simsiyah bir toprak haline getirir. Solucan humusu veya solucan gübresi denen bu ürünü eşsiz yapan, içinde bitkiler tarafından emilmeye hazır besinlerin yanı sıra, kalabalık ve çeşitli mikroorganizma topluluklarının bulunması, yani diğer bir deyişle capcanlı olması, içinde yaşamı barındırmasıdır.

Nitekim, son yıllarda solucan gübresinin tarımsal değerinin ve mali getirisinin anlaşılması, üretiminin kolay olması nedeniyle hem ülkemizde hem de dünyada, ticari ve büyük ölçekli olarak bu gübreyi üreten işletmeler hızla çoğalıyor. Bu işletmeler solucanları ve solucan gübrelerini, çoğunlukla sığır v.b. gibi hayvan gübrelerini solucan maması olarak kullanarak üretiyorlar. Doğru ve dürüst yöntemlerle yapıldığı, yani hayvan gübresi ön kompost işlemiyle patojen mikroorganizmalardan arındırıldıktan sonra solucan maması olarak kullanıldığı ve tüm mamanın solucanlar tarafından işlenmesi için gereken süre tanındığı takdirde, ortaya çıkan ürün gerçekten tarım için çok değerli ve canlı bir gübre oluyor.

Besicilerden çok düşük fiyata satın alınan hayvan gübreleri, solucan kompostuna dönüştükten sonra en az 20 misli değerlendiği için, bu denli yüksek bir kâr marjı solucan çiftçiliğini çok cazip hale getirirken fırsatçıların da ağzını sulandırıyor. Maalesef her alanda olduğu gibi burada da dürüst olmayan kimi “sözde” üreticilerin ortaya çıktığını, iyi işlenmemiş ürünleri solucan gübresi olarak piyasaya sürdüklerini duyuyoruz, ancak bu ayrı bir konu.

Aslında, solucan gübresi konusunu gündemimize taşıyan mesele ülkemizde uygulamaya konulan bir yasal düzenleme. Söz konusu düzenleme, hastalık yapıcı mikroplardan arındırma gerekçesiyle ticari olarak üretilen solucan gübresine ısıl işlem uygulamasının zorunlu tutulması yönünde bir mevzuat değişikliğini içeriyor. Sonuçta, başlıca solucan gübresi üreticilerinin ve konunun uzmanı bilim insanlarının itirazları, açıklamaları ve başvuruları dikkate alınmadan, solucan gübresine ısıl işlem uygulaması yasal bir zorunluluk haline getirildi bile. Mikrobiyal zenginliğiyle öne çıkan bir ürünün, adeta pastörize edilerek, yüksek ısıya maruz bırakılması halinde faydasını çok büyük ölçüde yitireceği gerçeği ise tamamen gözardı edilmiş oldu.

Neyse ki, kendi imkânlarımızla üreteceğimiz solucan gübresini pastörize etmek zorunda değiliz ve daha da iyisi mikrobiyal zenginliğini kaybetmemiş solucan gübresinin her çiftlikte, her bağda, her bahçede, hatta kent içindeki apartman balkon ve bahçelerinde dahi bizzat, kullanacak kişiler tarafından üretilmesi, kullanılması, paylaşılması kolay ve mümkün.

Solucan gübresinin toprak katkı maddesi olarak yararlarını anlatan çok sayıda kaynak mevcut. Bu nedenle biz yazımızın bundan sonraki bölümlerinde bu konudan ziyade, solucan gübresini özel yapan süreci, küçük ölçekli solucan gübresi üretiminde bilinmesi gereken ayrıntıları ve solucan gübresinin doğal tarımda zararlılarla mücadele nasıl kullanılabileceğini anlatmayı amaçlıyoruz.

Bu vesileyle büyük, küçük herkesi, balkon bostanlarından çiçek saksılarına, okul bahçelerindeki bostanlardan apartman bahçelerine, parklara, yol kenarlarında tek tük kalmış ağaçlara, sebze adalarından organik tarım alanlarına kadar her yerdeki mevcut toprağa can verebilecek solucan gübresini üretmeye, yeşili çoğaltmaya, yaşamı yüceltmeye ve umudu yeşertmeye davet ediyoruz.

Bölüm I

Solucan gübresi oluşumu ve bu gübreyi çok değerli yapan özellikleri:

Solucan gübresi, oksijen içeren ve mikroorganizmaların rahatça yaşayabileceği ılık bir ortamda (25-40 C derecelerde) solucan ve diğer mikroorganizmaların ortak katkılarıyla gerçekleşen bir sürecin sonunda oluşur.

Gübrenin oluşum sürecinde baş rolü oynayan solucanlar, topraktaki ölü organizmaları yiyerek yaşayan, ayrıca ölü veya bozunmakta olan organizmaları tüketerek yaşayan mikroorganizmalarla ve omurgasız toprak canlılarıyla da yoğun etkileşim içinde olan canlılardır. Bilimsel araştırmalar, solucan gübresinin oluşum sürecinde, solucanlarla birlikte diğer tüm mikro canlıların ortamdaki organik maddenin fiziksel ve biyokimyasal özelliklerini büyük ölçüde değiştirdiğini göstermektedir (1).

Söz konusu süreç sırasında, mikroorganizmalar organik maddeyi ayrıştıran enzimler üretirler. Solucanlar ise organik maddeyi parçalayıp sindirim sistemlerinden geçirerek mikroorganizma topluluklarının aktivitesi için daha fazla yüzey yaratırlar ve buna ilaveten gübreye dönüşüm sisteminin diğer bileşenleriyle de etkileşime girerler. Bu etkileşim, ortamda yaşayan alg, mantar ve bakteri gibi mikroorganizma topluluklarıyla, protoza gibi tek hücreli, mikroskobik organizma topluluklarının yapısını etkiler ve sisteme giren organik madde farklı farklı bozunma, ayrışma süreçlerinden geçerek değişime uğradıktan sonra solucan gübresine dönüşür.

Solucan gübresindeki en kalabalık canlı grubunu bakteriler, mantarlar, siliyatlar gibi mikroorganizmalar oluşturur. Bu topluluk, binlerce farklı türde organizmayı içerir, hepsi birlikte organik atıkları ayrıştırırlar ve mineralize ederler. Diğer bir ifadeyle, mikroorganizmalar, dekompoze süreci ve ortamdaki oksijenin etkisiyle, organik maddelerdeki kimyasal bileşenleri bitkilerin kullanabileceği formlara dönüştürürler.

Solucan gübresindeki ikinci büyük grubu ise sayısız protozoa (tek hücreli canlılar, tek hücreli hayvanlar), nematodlar, mikroeklembacaklılar ve solucanları da kapsayan toprak omurgasızları oluşturur. Omurgasızlar mikroplarla birlikte varolur, onların organik maddeye dağılmasına yardımcı olurlar.

Solucanlar öğüterek yuttukları organik maddeleri, sindirilmeden önce iyice öğütülmeleri için taşlık denen organa gönderirler. Taşlıkta incecik öğütülen organik maddeler solucanların sindirim sisteminden geçerken, bu sistemde barınan mikroorganizmaların hücre dışında ürettiği enzimlerle etkileşime girerler. Bu enzimler selüloz ve fenolik bileşenleri ayrıştırarak yutulan besinlerin daha çok parçalanmasına katkıda bulunurlar. Bütün bu süreçlerle solucanın sindirim sisteminde işlenen organik madde, solucanın bedeninden dışkı olarak çıktığında fenol ve enzimler içeren, bitkiler için çok değerli bir gübreye dönüşmüş olur(2).

Solucanlar çürümekte olan organik atıklarla beslenirken içinde bulundukları ortamı kazarak tüneller açar, ortamdaki suyun, besinlerin ve mikropların hareket etmesini kolaylaştırır ve mikroorganizmaların faaliyet göstereceği yüzeyi genişletirler. Doğanın kusursuz döngüsü içinde, organik maddeyi ayrıştırırken ölen solucanlar da diğer organik maddeler gibi bu besin ağının bir parçası haline gelirler ve yaşam böylece devam eder.

Solucanlar, kendilerinin de ait oldukları bu besin ağında çürüyen organik maddeler, mikroorganizmalar, mikro canlılarla beslenir ve ayrışmayı hızlandırırlar. Tam olarak açıklığa kavuşmamış olmakla birlikte, solucanların enerji ihtiyaçlarını bu besinlerin her hangi birinden veya hepsinin karışımından karşılıyor olabilecekleri tahmin edilmektedir. Ayrıca canlı ve cansız karbon kaynakları arasında geçiş yapma kabiliyetleriyle farklı stratejiler kullanmalarının da mümkün olduğu düşünülmektedir (3).

Solucan gübresinin oluşumu sırasında gerçekleşen ilk aşama, yukarıda anlattığımız beslenme döngüsü sürecidir ve  “GAPs” (gut-associated process/ sindirimle ilgili süreç) olarak adlandırılmaktadır.

İkinci aşama ise, “CAPs” (cast-associated process/gübreyle ilgili süreç) adı verilen olgunlaşma sürecidir. Mikroorganizmalar, bu süreçte, yeni besin kaynağına yönelerek yer değiştiren solucanların işlediği atıkları ayrıştırmaya devam ederler. Olgunlaşma sırasında devam eden mikroflora, mikrofauna aktivitesi sindirilmiş maddelerin fiziksel değişimini içeren bir süreçtir (4).

Gerek oluşum gerekse olgunlaşma süreçlerinde solucanların etkileri dolaylı ve daha çok “GAPs” kaynaklıdır. Unutulmamalıdır ki, bütün solucan gübresi sistemlerinde, solucanlar tarafından sindirilmiş malzemeyle sindirilmemiş olan karışık durumda bulunur ve sonuçta ortaya çıkan ürün daima ikisinin karışımıdır. İşte bu sebeple, olgunlaşma süreci denilen ikinci aşama çok önemlidir. Solucan gübresi, bitki büyümesini teşvik edici ve bitki hastalıklarını baskılayıcı özelliklerini ancak bu süreç sırasında kazanır ve en yüksek değerine ulaşır. Bir solucan gübresinin biyolojik özellikler bakımından en verimli noktaya erişip erişmediği ise ancak uygulama sonrası sonuçlara bakılarak anlaşılır; bunu önceden saptayacak bir ölçü yoktur.

Her iki aşamanın uygun biçimde tamamlanmasından sonradır ki solucan gübresi çok gözenekli, su tutma kapasitesi yüksek, torf görünümlü; karbon/azot (C:N) oranı düşük; mineralizasyon oranı yüksek (amonyum nitratlar, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi inorganik besinleri bitki tarafından emilmeye hazır halde ihtiva eden), bitki büyüme hormonları ve hümat gibi bitki büyüme düzenleyicileri içeren bir malzeme halini alır.

Bu bilgiler ışığında, zorunlu hale getirilen olgunlaşma aşamasındaki solucan gübresine ısıl işlem uygulama zorunluluğunun etkileri ve sonuçlarının ne anlama geldiğini bir kez daha düşünmekte yarar var.

Sonraki yazı: Solucanlar, Solucan Gübresi ve Yaşam üzerine…Bölüm II

 

Referanslar

(1) Edwards and Bohlen 1996; Domínguez 2004; Edwards et al. 2004

(2) Lores et al.2006

(3) Domínguez et al. 2008 

(4) Domínguez 2004; Lazcano et al. 2008

Vermiculture Technology, Edited by Clive A. Edwards, Norman Q.Arancon, Rhonda Sherman, CRC Press 2011: Chapter 5, The Microbiology of Vermicomposting, Jorge Domínguez 

8 Comments

  1. Çok güzel ve her zamanki gibi faydalı bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık. Nasıl yapabileceğimiz konusunda da detaylı açıklamalar barındıran bir devam yazısını sabırsızlıkla bekliyorum. Özellikle de şehirde, balkonda, saksıda vs. Kendi çapımızda biz neler yapabiliriz, nasıl umudun bir parçası olabiliriz.. Teşekkürler 💕

  2. Çok değerli bilgileri paylaşımınızdan mutluluk duydum. Devamını bekliyorum. Balkonda nasıl yapacağız. Domates falan gibi küçük bir bahçe yapmak istiyorum saygılarımla.

  3. Harikasınız, her zamanki gibi.
    Sonraki yazı(lar)da teknik ayrıntılar da vereceğinizi düşünüyor, merakla bekliyorum. Selamlar,

  4. Çok faydalı oldu. Tarlalarda bulunan solucanlarla yapılabilir mi? Özel bir solucan mı gerekli?

  5. Elbet çok değerli bilgiler vermişsiniz sizi tebrik ediyorum ve teşekkür ediyorum. Lakin özellikle solucan koruma sıvısı olan sölum sıvısı ve bu koruma sıvısının mzim yapısı ve hücre yapısından yada dna zincirindende bahsedilebilinirdi. solucanın, solucana bahşedilen bu mükembel koruma öz sıvısı sayesinde doğada mikroplara ,patojenlere ve hastalık yapıcı mikroorganizmalara karşı direncini bu bağışıklık sıvısıyla sağlayabildiğini bu sayede hastalıktan ölmeyen ender eşsiz canlılardan birisi olduğuda belirtebilinirdi ,ve ayrıca gübre üretimi esnasında salgıladıkları bu mukoz yapışkanımsı ve yağlı salgının(sölum) aynı zamanda bu canlıyı(solucanı) soğuğa karşı sıcağa ve nemsiz kuru ortamda belli bir değerler arası tölere sağladığından bahsedebilinirdi.Ayrıca bu salgının gübre üretim esnasında solucanın bu salgıyı beslenme ve ortam koşullarına bağlı olarak salgıladığı için gübre içindeki popilasyon yoğunluğuna ve zaman uzunluğunada bağlı olarak gübre kalitesini etkilediğindende bahsedebilinirdi,ve bu salgının gübre içerisindeki yoğunluğu sayesinde gübrenin kalitesini etkileyebileceğinden de bahsebilinirdi bu sıvının yoğun olarak bulunmasınında bitkilerde kullanıldığında bitki sağlığına yönelik bu sıvı yoğunluğunun neticede etki tesirinin daha iyi olup olmayacağınında ve önemindende bahsedebilinirdi bitki bağışıklılığın artması sonucu bitki direncinin artmasınında bitkinin hastalıklara karşı daha direncli olması sayesinde hastalıklara erken dönemde kullanılır ise, engeleyebilir yada(kullanım miktarı ve zamanına göre) tölere edebildiğine de değinebilinseydi daha iyi olurdu. hatta ve hatta bu sıvının (sölumun) insan sağlığı özellikle dermotoloji tıpıyla ilgili çalışmaları ve kişisel bakım ürünlerinde kozmatikte kullanılması ile ilgili çeşitli çalışmalara başlandığına değinilebilinirdi,hata bu konularda akademik çalışmalarında olduğundan bahsedile bilinseydi daha da güzel olacaktı.Ama yinede çok güzel bir yazı olmuş özelikliklede kaynak olarak .C.A.Edwards,Bohlen,R. Sherman,Norman Q.Arancon… alınması çok iyi olmuş ve ayrıca mikrobiylojiye hayatını adamış abd’li.değerli bilim kadını doktor.Elaine.Inghamın yazılarına,araştırmalarına ve makalelerine bakmanızıda tafsiye ederim.Yinede bu güzel emeğinizden dolayı size teşekkür ederim.

    • Farkında mısınız bilmem, bu yazı dizisi 8 bölümden oluşuyor. “bahsedilebilirdi” diye sözünü ettiğiniz hususlar ya doğrudan, ya da etkileri itibariyle diğer 7 bölümde bilimsel referanslarıyla beraber belirtiliyor zaten.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*