Yaz Halleri -5 (biraz hasat biraz fırın)

Bir okurumuz özellikle Bhut Jolokia’ları izlemek istiyor. Bizde de tek bir kök var zaten. Üç tohum çimlendirmiştik. İkisini fide yaparken kuruttuk, kalanın şimdilik maşallahı var. Biberlerin rengi dönmeye başladı.

Habanero’lar da bir süredir kızarıyorlar. Kışlık acı soslarımızdan hazırlamaya başladık.


Bu yıl bizim domatesler sonradan açıldılar. Bir okurumuz da siyah cherry’lerden söz etmişti. Bu çeşit üçüncü yıldır bizde. En verimli ve en uzun süre domates veren çeşit olduğunu söyleyebilirim. Bize geldiği ilk yılda her salkımda en fazla 15-20 domates varken, ikinci yıldan itibaren tek bir salkımda sayısı belirsiz domates veriyor. Bu yıl da yine öyle.


Fırın konusunda epeydir bir şey yazmamışız. Oysa hala en popüler konulardan biri. Bugün fırın yapımından değil ama yakılmasından biraz söz edeceğim.

İki haftadır fırını epey kullanıyoruz. Yoğun kullanımda fırının özellikleri biraz daha ortaya çıkıyor.

Fırını bahçeden hasat ettiğimiz sebzelerin közlenmesinde bolca kullanmaya başladık. Önce nasıl yakıyoruz, oradan başlayalım.


Erişebildiğimiz kadar içeride bir kaç tahta parçasını çadır gibi yapıp bir çıra ile tutuşturuyoruz.


Üzerine bir kaç dal koyup ateşi güçlendiriyoruz.


Sonra, yanmakta olan ateşi fırının dibine itiyoruz. Hala demirciye fırın araç-gereci yaptırma fırsatı bulamadığımız için eski bahçe çapasını bu amaç için kullanıyoruz.


Uzun dal stokumuzdan bir kaç dalı ateşe uzatıyoruz. Yandıkça içeri doğru iterek tembel işi ateş beslemesi yapıyoruz.


Önce kırmızı yağlık biberlerimiz közleniyor. Fırın çok kızgın. Tepsiyi ve biberleri sık sık çevirmek gerekiyor.


Sonra içinde her çeşit doğranmış sebze olan tepsiyi, sebzeler yeterince karamelize oluncaya kadar fırına sürüyoruz. Yanmamaları için sık sık alt üst edecek şekilde karıştırmak gerekiyor.

Sebzeler piştikten sonra fırına bir kaç dal daha atıp yavaş alevle yakmaya devam ediyoruz.

Fırınımızın yapım tekniği fırın taban ve kubbesinin hiç bir ısı ileten yüzeye temas etmemesini sağlıyor. Fırın tabanının altında 10 santim kalınlığında düşük yoğunluklu harçla katılaştırılmış vermikülit tabaka, kubbe taş yünü ile sarılı, kubbe ile dış duvar arasına da vermikülit doldurulmuş olduğu için, fırın temas yoluyla hemen hemen hiç ısı kaybetmiyor.

Fırını uzun süre yüksek ısıda tutabilmek için ateş tuğlasından örülü taban ve kubbenin enerji ile iyice yüklenmesi gerekiyor. Ateş tuğlasının refrakter özellikleri çok miktarda ısı enerjisini depolamaya uygun. Dolayısıyla, 10 santim kalınlığındaki taban ve kubbeyi oluşturan ateş tuğlalarını yüksek ısı ile doldurmamız lazım. Bunun için fırının olabildiğince uzun süre yakılması gerekiyor. Fırın belli bir ısıya ulaştıktan sonra çok fazla odun atmaya gerek yok, fakat en az üç saat orta harlı odun aleviyle yanması en iyi sonucu veriyor. Bu şekilde fırın, pizza pişirme ısısı olan 300 dereceye ulaşıyor ve uzun bir süre bu ısıyı yeni odun atmadan tutabiliyor.

Ateş yanadursun, sepet ve bez torbaları alarak sebze parkına indik. Olan sebzeleri günlük olarak toplamazsak yenmez hale gelmiş salatalık ve kabaklar, kartlamış fasulyeler, günü geçmiş domateslerle karşılaşabiliyoruz.

Epey bir uğraştan sonra toplayabildiğimiz kadar topluyoruz. Bir kısmını masanın üzerine yığdık.


Sepet ve torbaları el terazisi ile tarttık. kavun ve karpuzlar hariç 26 kilo geldi. Kavun karpuz için 3-4 sefer daha yapmamız gerekti. Mubareklerin hepsi birden oldu. Aralarında 20 kiloluk karpuzlar var. Birini kestiğimizde, kendimizi çok zorlarsak iki kilosunu yiyebiliyoruz. Bahçede güneşin altında kalacaklarına bodrumda gölgeye koyup daha uzun süre dayanmalarını amaçlıyoruz.

Olanların hepsini toplamak için daha çok in çık yapmamız lazım. Planladığımız teleferiği yapmamız şart. Buna güç yetmez, yaşlılığı da düşünmek gerek.


Eskiden bütün kış boyunca nohut bir kere ya pişerdi, ya da pişmezdi. Fakat ne zaman ki bahçeye nohut ektik ve pişirip tadına baktık, her şey değişti. Beğenmediğimiz nohut böylesine güzel bir şey olabiliyormuş demek (o zaman markettekiler neyin nesi diye sormak lazım).


Kabuğu kuruyanlar toplandı. Daha epey var. Yağmur yağmadan hepsinin toplanması önemli. Yağmur yerse kararıyorlar.

Kışlık kurufasulyelerimiz de oluyor. Bu yıl, tadını çok beğendiğimiz İspir fasulyelerinden ektik.


Hasat işinden yorgun argın dönünce biraz dinlendikten sonra fırının başına geçtik yine. Fırın tam istediğimiz gibi olmuş. Tüm odun kor haline gelmiş, alevli yanan hiç bir şey yok. Fırının iç tuğlaları bembeyaz olmuş. Daha da önemlisi taban ve kubbe uzun süre yanma sonucu tam olarak enerjiyle yüklenmiş.


Kor haldeki ateşi iyice dibe itiyoruz. Silgeçin ucundaki havluyu yıkayıp suyunu sıktıktan sonra fırın tabanını iyice temizleyip külünü silgeçle alıyoruz. Böylece çok yüksek olan ısıyı da birazcık indirmeye çalışıyoruz.

İki haftadır sebzeli pizzalar yapıyoruz. Yoğurmadan mayaladığımız hamurdan çok güzel pizza oluyor.


Elimizle incelttiğimiz hamurun kenarlarına fırça ile biraz zeytinyağı sürüyoruz. Üzerine pembe domatesten yaptığımız pizza sosu, onun da üzerine ağırlıklı sebze, iri reyhan yaprakları, biraz peynir koyup fırına sürüyoruz. Bu pizzalar, pizza lokantalarınınkilerden farklı. İtalyan kasabalarında yapılan asıllarına daha çok benziyorlar.


Pizzanın pişmesi 4-5 dakikadan fazla sürmüyor. İlk pizza piştiğinde hava da kararmıştı. Bir yandan bir sürü yeni pizza yaptık, bir yandan da yaptıklarımızla akşam yemeğimizi aradan çıkardık.

İşimiz bitince fırının kapağını kapatıyoruz. Yarın akşamüstüne kadar ekmek pişirme ısısını koruyacak, kapak el değmeyecek şekilde sıcak olacak. İstersek, hala kor haldeki ateşin üzerine bir iki dal atıp ısıyı tekrar ve bu sefer kolayca 300 dereceye çıkartabiliriz.

14 Comments

  1. Merhaba sayın Meyvelitepe
    Maşaallah elinize sağlık,domatesler üzüm salkımı gibi.Vermedikçe alınmaz,sözünün çok doğru bir söz olduğunu, bahçenizden çıkan meyve sebzeleriniz ispat etmekteler..
    Bitkiler için toprağa verdiğiniz malzemeleri düşününce bu fotoğraflar vermenin önemini bir kez daha fark ettiriyor. Manevi verdiklerinizde ayrı konu .
    Açık yeşil karpuzun rengi çok hoş, marketteki nohutlar, vermeden almak derdinde olmanın neticesi olsa gerek, küçükken genelde yeşili çıktığında koca demeti bitirmek için yarış yapardık.
    Hani yakında olsak sebze meyve tedarikini bahçenizden yapardık. Babaannemin küçük bahçesindeki kokulu domateslerin ikiye şaklandığındaki güzelliklerini tekrar görmek, koklamak ve tatmak güzel olurdu.
    Pakettekiler sorulan domates santini galiba, üstünde de patlıcanlar, geçenlerdeki soruda patlıcan olduğunu yapraktan fark ettik, acil işimiz çıkınca türünü bulup cevap veremedik. İlk önce bir kaç domatese baktık sonra dikkat edince yaprak ve dal yapısı ben patlıcanım dedi.
    Güzel bir fikir, bu sayede araştırma yaparken başka türleride keşfetme imkanı oluyor.
    Sene 82-83 babaannemlerle beraberiz, tandır yanacak (yerden bir metre yükseklikte iki metrekarelik alanda ters huni şeklinde kerpiçten ağzı dar,duvarlarına hamur yapıştırılırdı)biz kavak kabuğu, mayıs çeker, meyvesini de birkaç saat sonra ellerimiz yanarak alırdık. Yanma sebebi elimizdeki tandır ekmekleriydi. Arasına tereyağı kor, bahçenin bir köşesinde çalışmamızın karşılığını midemiz bayram ederek alırdık. Artık ne tandır kaldı ne ocak, nede onda ekmek yapacak. Tatlı hatıralarını anımsatacak işaretler insanı eskiye götürmekte ve onların yaşanmasına sebep olanları hayırla yad etmekte.
    Ürününüz bol, gönlünüz hoş olsun, sağlıcakla kalınız.

  2. Fırın şu saatlerde hala sıcak olmalı…
    Pizza harika görünüyor. Emekle yaptığınız fırında, emek harcadığınız topraktan, terleyerek topladıklarınızdan… bir akşamüstü yemek. Tadından yenmez! Elinize sağlık.

  3. Merhaba
    Sizi uzun zamandir takip severek ediyorum.Emeklerinizin karsiligini almaniz cok guzel. Yakinda ben de Karamursel’e yakin bir yere tasiniyorum, mumkun olursa sizi ziyaret etmek, bahcenizi gormek isterim. Merak ettigim bu kadar urunu sadece kendiniz ve aile cevrenizde mi tuketiyorsunuz? Yoksa ticaretine de basladiniz mi yavas yavas.Oyleyse isleriniz acik olsun.

  4. Yasemin hanım, gelirseniz bekleriz. Ürünlerimizi eşimiz dostumuzla paylaşıyoruz, çokça konserve ve kurutma yaparak kışlık erzakımızı hazırlıyoruz. Ticaretiyle bir işimiz yok, yapsak da kimse bizden almak istemezdi herhalde çünkü muhtemelen fiyatları çok yüksek olurdu 🙂

  5. Coşkun bey, güzel notunuz için teşekkür ediyoruz. Çoğumuzun geçmişinde, çocukluğunda bir şekilde böyle hoş anılar oluyor. Bazen içinde ekmekler pişen bir fırın veya tandır, dalından kopan domateslerin mis gibi kokusu anılarımıza kazınmış oluyor. Zaten o anılar değil mi ki bizleri bugünkü yaşamı tekrar tekrar gözden geçirmeye iten?

  6. Merhaba
    SItenizi uzun zamandir severek takip ediyorum. Ben de yakinda Karamursel’e yakin bir yere tasinacagim. Eger sizin icin de uygun olursa Meyvelitepe’ye ugramak sizleri ziyaret etmek ve bahcenizi gormek isterim. Emeklerinizin karsinligi almaniz cok guzel, devamli olur umarim. Ticaretine de basladiniz mi urunlerin yoksa sadece kendiniz ve aile cevreniz mi tuketiyor urunleri? Kolay gelsin

  7. Elinize, emeğinize sağlık.
    Közlediğiniz biberleri nasıl saklıyorsunuz? Ben geçen sene Sirke, zeytinyağı ve su karışımıdan bir salamura yapmıştım. İdare eder bir sonuç aldığım için ağ günlüğümde paylaşmamıştım.
    Derin dondurucu + Poşet + Yeniden Fırınlamak saklama fikrine çelişiyor olsa da közlenmiş patlıcanlar, ayıklandıktan sonra buzdolabı poşetlerine konularak derin dondurucuda saklanabiliyor. Donmuş haldeki közlenmiş patlıcanları çözmeden fırınlarsanız tadında hiç bir kayıp olmuyor.
    Mersin ve yöresinde nohut kapsülleri henüz yeşilken toplarlar ve el arabalarında sokakta satarlar. Yeşil nohuta firiğ derler, çok lezzetlidir. Bu sene denemediyseniz seneye tavsiye ederim.
    Sağlıcakla Kalın.

  8. Teşekkürler Murat bey. Közlenmiş biberleri soyup, blenderda irice parçaladıktan sonra bir taşım kaynatıp (acı)sos olarak kavanozladık. Bir kısmını da zeytinyağına koyduk ama o ne kadar dayanır bilemiyorum.
    Geçen yıl patlıcanları közleyip saklamıştık, ama çok hoşumuza gitmedi. Bu yıl kabak, patlıcan, biber, soğan, sarımsakları küp küp doğrayarak tuz, karabiber, taze kekik ve çok az zeytinyağıyla fırında kızartıp dondurmayı tercih ettik. Kavrulmuş arpa şehriye ve domates sosu ilavesiyle doyurucu bir çorbaya dönüşüyor ki, kış günlerinde sıcak sıcak iyi gidecek gibi.
    Nohutlar yeşilken bu fırsatı da değerlendirdik haliyle:)
    Sevgi ve selamlar

  9. merhaba ismail bey yazilarınıza epey ara vermiştim,yeniden deneyim ve tecrübeleriniz bizlere ışık tutacak teşekkürler duran bozkurt

  10. Merhabalar,
    Bu yaz köye (silivri/büyüksinekli) bir köy fırını yaptık babamla. Yapım aşamalarını fotoğrafladım. Yayınlanması uygunsa gönderebilirim resimleri ve anlatımımı.
    Saygılarımla.

  11. Sayın Mevyvelitepe Sakinleri,
    Çalışmalarınızı ve başarılarınızı büyük bir zevk ve takdirle takip ediyorum. Benim kendi ailem için uzun zamandır hayalini kurduğum şeyleri, bu kadar başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş olmanızdan dolayı sizleri tebrik ederim.
    Etrafımızda az da olsa sizler gibi zihindaşlarımız olduğunu bilmek, şehir denen cangılda yaşadığımız “modern” hayat içindeki kaybolmuşluğumuzu bir nebze dahi olsa hafifletiyor.
    Umarım mutluluklar hep sizinle olur.
    Öte yandan, ne yazık ki “yurdum insanının” her zamanki (daha hafif bir sıfat bulamadım) seviyesizliği yine işbaşında. Eğer yanlış görmüyorsam bu Web sitesindeki fırın fotoğraflarından 2 tanesi size ait (http://www.erdemlertasfirin.com/Bahce.htm).
    Not : Bu arada hayalini kurduğum ama henüz gerçekleştirme fırsatı bulamadığım bir kaç fikir var ki, onları henüz sizler de uygulamamışsınız. Ne dersiniz, belki bir gün, ben sizden önce gerçekleştirip size bilgi/tecrübe aktarımı yaparım 🙂

  12. Yeşil nohuta bir öneride benden.
    İnşallah görürsünüz bu yazıyı.Malum tarih aralığı çok fazla.
    Rahmetli babam yeşil nohutları dallarıyla toplar, bahçede yere bir öbek saman ince dallar koyar üzerine nohut tekrar saman dal karışımı kat kat büyük bir öbek yapar sonra alttan ateşe verirdi. Köyde diğren derdik çatallı olan araç onunla karıştıra karıştıra havalandırarak ateş bitinceye kadar devam ederdi. Sonramı?
    Sonrası ziyafet çocukluk anıları özlem harika bir tat.
    Hepimiz etrafına otur bir halka olurduk.Oturaklar vardı birde tahtadan. Elimiz yüzümüz kapkara olurdu kül içinde nohut arayıp yemekten.Babam hadi ÇOTAK yapalım derdi. Bir iki kere mangalda denedim güzeldi yinede. Bence fırınınızda da güzel olur.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*