Gökyüzüne Uzanan Sekoya

Sekoyalar, bir kere görüldüğünde artık hep sizinle kalan bir iz ya
da bir imge bırakıyor. Hiç kimse bir sekoya ağacını tam anlamıyla resmetmeyi ya
da fotoğraflamayı başaramamış. Bu ağaçların yarattığı his aktarılabilir bir şey
değil. Dinginlik ve huşu yayıyorlar. Yalnızca inanılmaz endamlarından,
gözlerinizin önünde dalga dalga farklılaşan renklerinden, bildiğimiz hiç bir
ağaca benzememelerinden değil, daha ziyade başka bir devrin elçileri
olmalarından. Sekoyalar bir milyon yıl önce karbon çağının kömürlerine karışıp
kaybolan eğreltilerin gizemini taşıyor.


John Steinbeck “Travels With Charley: In Search
of America” (1962)
 


Bebek Sekoya ağacımızı yeni yerine taşıdığımızı anlatmıştık. Şimdilik yeni yuvasında mutlu görünüyor ve umarız böyle devam eder. Sekoya ağaçları hakkında öğrendiklerimizi paylaşmanın, bu ağacı yakından tanımayan, ancak her türlü ağacı seven okuyucuların ilgisini çekebileceğini düşündük. Hem belki meraklıları çıkar da dünyada yalnızca bazı ülkelerde bulunan sekoya sayısını gösterir listeye bir gün Türkiye de katılır.

Sekoya ağaçlarının anayurdu Pasifik Okyanusu kıyısı boyunca uzanan Kuzey Amerika’nın batı ve kuzey batısındaki kuşak, daha çok da Kaliforniya. Sekoya’nın üç türü var: “Coast Redwood” (Kızıl Kıyı Sekoyası) (Sequoia sempervirens), “Giant Sequoia” (Dev Sekoya) (Sequoiadendron giganteum) ve “Dawn Redwood” (Şafak Sekoyası) (Metasequoia glyptostroboides). Türkçe’de Mamut Ağacı adıyla da biliniyor.

Bizim bebek sekoya “Coast Redwood” türü …

ve gövde hacmi açısından dünyanın en büyük ağaçları olan dev sekoyaların en uzunundan 20 metre daha fazla uzayabiliyor. Bilinen en uzun canlı kızıl kıyı sekoyasına “Hyperion” adı verilmiş ve 2006 yılındaki ölçümlere göre 115.55 metre boyunda. 2004 yılında yapılan bir araştırmaya göre bir ağacın en fazla 120 ila 130 metre uzayabileceği belirlenmiş ki bu durumda Hyperion en üst sınıra epeyce yaklaşmış.

Sekoyaların toplu olarak yetiştiği kıyı şeridi bol yağmurlu ve sisli bir bölge, dolayısıyla ağaçlar diledikleri kadar su alabiliyor ve buharlaşma stresinden etkilenmiyor. En uzun ağaçların çoğunluğu nehir yataklarının bulunduğu nemli vadilerin verimli ve alüvyonlu topraklarında yetişiyor. Ancak son yapılan keşifler bir bölümünün vadi yamaçlarında da büyüdüğünü göstermiş. Bu ağaçların dipleri özellikle eğrelti ağırlıklı bir bitki örtüsüne de ev sahipliği yapıyor, ama asıl ilginç olan sekoyaların yüksek dalları arasında yaşayan ve adeta “asma bahçeler” oluşturan farklı bitkiler, likenler ve semenderler.

Kızıl kıyı sekoyasının iğne yaprakları, dev sekoyaların yapraklarından daha büyük ve düz, ilk bakışta porsuk ağacının yapraklarını andırıyor. Gökyüzüne uzanan sekoya ağaçları koni biçiminde büyüyor, kabuğu kızıl kahve, biraz tüylü gibi ve yumuşakça, hindistan cevizi kabuğunu hatırlatıyor. Bu arada ağaç çok gençken kabuk tüylü olmuyor, bizimkini bir sene yazlığa gelince kabuk yüzeyini tüylenmiş bulduğumuzda birinin gelip gövdesini kazıdığını sanmış, ağacımız tehlikede mi diye çok korkmuştuk, sonradan bunun doğal olduğunu farkedip rahatladık. Yumurta biçimli kozalakları 2-3 cm. boyutlarında.

Diğer bir çok kozalaklı ağacın aksine, kızıl kıyı sekoyası kesildikten sonra tekrar büyümeye devam ediyor. En fazla 2500 yıl yaşayabildikleri tahmin ediliyor.

Hızla uzayan bu ağaçların gövdeleri mükemmel kalitedeki ahşapları nedeniyle yapı sanayiinin gözdesi ve bu nedenle çok fazla kesiliyor. Orijinal kızıl kıyı sekoya ormanının %96’sı çoktan kesilmiş ve kesilmeye de devam ediyor.

Neyseki kalanların büyük bir kısmı milli parkların sınırları içinde kaldığından korunabilecekler. Diğerleri ticari olarak değerlendirilirken protestocular da boş durmuyor. Bunlardan en ilginci tomruk şirketi tarafından kesilmesini önlemek amacıyla iki yıldan uzun süre “Luna” adı verilen ağacın gölgesinde yaşayan Julia Butterfly Hill. Ormanın tamamen yok edilmesinin doğal dengede yaratacağı etkilere ve erozyona dikkat çekmeye çalışan Julia, kendisine verilen basın desteği sayesinde “Luna” ve diğer bazı kızıl kıyı sekoyalarını testerenin dişlerinden kurtarmış. Ne güzel, keşke bizim basınımız biraz da bu işlere yer ve zaman ayırsa!


Sekoya ormanlarının sisli ve mistik görünümü bir çok filmde set olarak kullanılmalarına neden olmuş. Tekrar izleme olanağı bulursanız Yıldız Savaşları ve Jurassic Park filmlerinin orman sahnelerinde sekoyalara dikkat. Jurassic Park filminde set seçiminin pek de mantıksız olmadığı söyleniyor, zira Kuzey Amerika’da dinazor çağında bu ağaçlar kıtanın her tarafında bulunuyormuş.

Bu ağaçların, özellikle genç olanlarının kış ve don şartlarına hassas olmaları nedeniyle Kuzey Amerika Kayalık (Rocky) Dağlarının doğusunda ve Avrupa’nın bir çok bölümünde iyi büyüyemedikleri belirtiliyor. Ama asıl dayanamadıkları şey kuraklık. Avrupa’nın en nemli bölgelerinden İngiltere Galler’de ekilmiş kızıl kıyı sekoyaları şimdiden 45 metreye ulaşmış. İskoçya’ya 19. yy’da altına hücum sırasında keşfedilip götürülmüş olan dev sekoyaların bir kısmı hala yaşıyor ve “Wellingtonia” ağacı olarak biliniyormuş.

Yeniden “Hyperion”a dönecek olursak, 2007 yılı itibarıyla dünyanın en uzun ağacı olan Hyperion adını  Yunan mitolojisinden almış. Ağustos 2006’da keşfedilen 115.55 m boyundaki ağaç Kaliforniya “Redwood” (Sekoya) milli parkının uzak köşelerinden birinde bulunuyor. Doğabilimci ve uzun ağaç avcıları Chris Atkins ve Michael Taylor tarafından keşefedilen ağacın boyu trigonometri bazlı lazer ölçüm cihazlarıyla saptanmış. Daha sonra Eylül 2006’da bu ağacın en tepesine tırmanan Steve Sillett tepeden bir bantı yere kadar sarkıtarak daha geleneksel ve güvenilir bir ölçüm yapmış. Bu işin nasıl yapıldığını merak edenler “National Geographic” tarafından çekilen filmi izleyebilirler.

Temmuz 2006’da “Helios” (114.09), Icarus (113.14) ve “Daedalus” (110.76) adları verilen diğer rekortmen ağaçlar keşfedilmiş. İlginç olan bu rekortmen ağaçların beklendiği şekilde vadinin nehire yakın sulak bölgesinde değil, yamaçlarında bulunmasıymış.

Hyperion, ağaç kesim alanının çok yakınında olduğundan kesilmesine ramak kala onu da içine alan bölge milli park olarak korunmaya alınınca kurtulmuş. Bu ağaç tahmini 600 yaşında olmasına karşın, sekoya zamanına göre çok genç (insan zamanıyla 20 yaşında) Şimdiden Londra’daki Big Ben ve NY’taki Özgürlük abidesini boy bakımından metrelerce geçmiş durumda ve coşkuyla büyümeye devam ettiği söyleniyor.

Hyperion “dünyanın en uzun canlı ağacı”, ancak “dünyanın en büyük canlı ağacı” sıfatı yine bir akrabasına, dev sekoyaya (Sequoiadendron giganteum) ait. Bunlar gövde hacmi açısından bakıldığında dünyanın en büyük ağaçları. Özellikle Kaliforniya Sierra Nevada bölgesinde bulunanlar gerçekten devasa. Bunların arasında en büyüğü ise “General Sherman” adıyla tanınan ve 2000-2500 yaşında olduğu tahmin edilen ağaç; gövdesinin yere yakın çevresi 31.1 metre. “General Sherman” ziyarete açık bir parkta bulunuyor, ancak en uzun ağaçların yerleri gizli tutuluyor. Zira daha önce yeri açıklanan rekortmen ağaçlardan biri aşırı ziyaretçi akınıyla altındaki yumuşak orman toprağının sertleşmesi sonucu yeterince su alamaz hale gelip, tepeden kurumaya başlamış. Sekoya uzadıkça yukarıya su ve besin taşıması zorlaşıyor, bu nedenle tepe yaprakları alttakilere göre giderek küçülüyor. Şafak Sekoyası’nın (Metasequoia glyptostroboides) diğerlerinden bir farkı sonbaharda yapraklarının portakal rengine dönüşmesi.

Bizim sekoyalara gelince, yaprak şekillerine bakarak kızıl kıyı sekoyası türü olduğunu tahmin ettiğimiz ağaçlarımızdan biri henüz bebek malum, ama yazlık evin bahçesindeki ileride Türkiye’deki en uzun sekoya olmaya aday görünüyor. Bu ağacı büyütmüş olup bu yazıyı okuyanlarla deneyimlerini paylaşmak isteriz. Biz bebek sekoyamızı ağacın dibinde biten sürgünlerden, humuslu hafif asidik toprakta ürettik, ancak meraklıları için tohumla da üretilebildiğini ve bu konuda uğraş veren pek çok meraklı olduğunu söyleyebiliriz.

Sekoya türleri ve yaprak biçimleri için buraya  bakabilirsiniz. Bu ağaçları tohumdan büyütme yöntemi için ise bu adrese bakın. Bol bol sekoya fotoğrafı ve Hyperion’u görmek için ise kaynak olarak da yararlandığımız bu siteyi öneriyoruz.

 

 

“Bu kadim ağaçların bulunan fosilleri Kretase döneminden
kalma, Eosen ve Miyosen dönemlerinde İngiltere, Avrupa ve Amerika’ya yayıldı.
Derken buzullar aşağıya doğru harekete geçti ve Devleri geri döndürülemez
şekilde sildi süpürdü. Uzun zaman önce dünyanın nasıl bir yer olduğuna dair
insanın aklını başından alabilecek bir hatıra olarak yalnızca bir avuç ağaç
kaldı.”

John
Steinbeck “Travels With Charley: In Search of America” (1962)
 

25 Comments

  1. Dediğiniz gibi Sekoyalar gerçekten çok etkileyici, hele bir de tanık oldukları zaman dilimi düşünülünce. Teşekkürler yurtdışı eğitim.
    Uğradığınız için teşekkürler Magissa, kim bilebilir ki, belki bir gün o kadim ağaçlar altında yürüyüşünüzü yaparken bizi hatırlarsınız:))

  2. Bu sekonyaların farkına henüz yeni vardım.Gecen günlerde bir arkadaşımla ölüm anında ruhların nereye taşındıgı sorusunun içinden sekonyaları cıkardık.Düşünce olarak bu dunyada ruhları ceken bir canlının olabilecegi ve bu canlının yaşlı olması gerektiğini savunduk ve dünyanın en yaşlı agaçları olarak sekonyaları bulduk.Araştırmalrımz göre sekonyalar 4 veya 5 bin yaşlarında olanları mevcutmuş.Buda beni daha farklı düşüncelere itti.Bir canlı 5 bin yıllık bir metobolizmaya nasıl sahip cıkar.Bu canlı tutan nedir ? Cevaplarını bulmaya gidiyorum….

  3. çok güzel agaçlar ama bunlar Türkiye’de korunabilir mi ? orası muallak yarın birgün adamalar bedava odun diye kalkar koca ulu sekoyayı keser. 🙂

  4. ne kadar sürede büyüyorlar acaba yetişkin olma süreleri ne bizim bahçeye ekiyim bi tane bundan 😀

  5. Bir kitapta sekoya ağaçlarının dışı ateş gecirmezmis sekoya ormanlarında yangınlar ağaçlarin içinde olup bitermiş diye bir bilgi okumuştum doğru mu acaba?

  6. Su an bu yazıyı okurken babamın yıllar önce koydeki evimizin bahcesine diktigi ve benim doruk veya bir cam türü olduğunu sandığım güzelim ağaçların sekoya olduğunu farkettim. Maalesef babam agaclari birbirine çok yakın dikmis; 3 tanesi yanyana 2ser 3er metre arayla. Diğer 3 lu 4 metrelik eskenar ucgen siralamasinda. Nerden bilsin diktigi ağaçlarin dünyanın en uzun agaclari olduğunu. Şimdilik çok sağlıklıdır ve birbirlerini rahatsız etmiyorlar ama ilerde bu kadar yakınlık sanırım sorun olacak 🙂

  7. Gerçekten inanılmaz. Yazılar için de teşekkür ederim elinize sağlık güzel bir blog olmuş.

  8. 50 tane civarında Coast Redwood türü tohumum var.
    Dışarıya ekmek için Eylül-Kasım arası uygunmuş. bu sene deneyeceğim. Bana verebileceğiniz tavsiyeler olursa çok sevinirim.

    • Yanlış hatırlamıyorsam Redwood tohumlarını önce 2 ay kadar soğuk katlamaya almak, sonrasında ise viyollere ekip çimlendirmek gerek. Bu arada redwood tohumlarının çimlenme oranlarının çok düşük olduğunu belirtmeliyim. Kolay gelsin

  9. Verdiginiz bilgileri cok faydalı buldum bunun için çok teşekkürler .
    Tohum veya fidanını nereden bulabilirim ve Sivasta, karasal iklim de yetişir mi ? Bu konu da da bilgi veya adres verir iseniz ayrıca teşekkür ederim.

  10. Merhaba. Kandıra sahilinde bir yazlık sitede bulunan, aşağı yukarı 20 yıllık bir sekoyanın kesilmesi söz konusu. Bu güzel yazıyı okuduktan sonra sizin düşüncenizi öğrenmek istedim. Epey dik ve dar bir sokakta karşılıklı evler. Sekoya tepeden itibaren ikinci evin arka bahçesinde. Bahçe küçücük. Arkadaşımız dikmişti, biz de ondan öğrenmiştik bu ağacı. Her zaman gurur duydu sekoyasıyla. Kendi evlerine uzaklığı 3 metreden az. İki evin arasındaki duvar yıkıldı. Su tesisatında sorunlar çıkıyor zaman zaman. Yabancı forumlardan birinde okudum; evden uzaklığının önemli olduğu, ayrıca bol bol sulanmasının gerektiği yazıyordu. Bu sayede kökler başlangıçta hep aşağıya doğru gelişecek, sonra enine yayılacak. Ağacı böyle bir bilinçle suladılar mı bilmiyorum ama bahçeyi, oturdukları sürece susuz bırakmamışlardır. Karşı komşuları kesilmesini istiyor. Bir alt komşu istemiyorum dese de kesilirse memnun olacak gibi. Siz olsaydınız ne yapardınız? Kesilmesine razı olur muydunuz? Konumunu görmek isterseniz fotoğraf gönderebilirim. Teşekkürler.

1 Trackback / Pingback

  1. SEKOYA | sokratesmairu

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*