Yine bir zeytin zamanı geldi. Geçtiğimiz bahardan itibaren zeytinimizi kurda kuşa kaptırmayacağız diye başlangıçta araştırma, sonrasında çalışıp hem zehirsiz olsun, hem verimli ve iyi olsun, hem de kurtsuz olsun diye günlerce çalışma ve merak, yaptıklarımız işe yarayacak mı diye.
Aylar geçti. Hazirandaki küçük sarı çiçekler önce minik yeşil yuvarlaklar oldu. Güve gelmesin diye tuzaklar kurduk, yaz ortasında kar yağdırdık bahçeye. Kaolin kiliyle kapladık her yeri sinekler gelmesin diye. Peygamber develeri, uğur böcekleri dostumuz oldu. Gördüğümüzde rahatsız etmemek için elimizden geleni yaptık.
Sonra, taneler tüm güzellikleriyle irileştiler. Mevsim ilerledi, tanelerin renkleri dönmeye başladı.
Zeytinciler bilir. Renkleri dönmeye başlayan zeytinlerden bir kaç hafta yetecek kadar hemen toplanır. Çeşitine göre kırarak veya çizerek, tuz kullanmadan hızlıca tatlandırılır ve sabah akşam bu nefis lezzetten sayısı belirsiz yenir. Herkesin önünde bir tepe zeytin çekirdeği olur her defasında.
Kalamata çeşidi zeytinlerimizi toplamaya başladık. Samanlı çeşitinden ise mevsimin ilk çizik zeytinlerini yapacak kadar topladık. Samanlının daha zamanı var. Kasıma kadar dalında bekleyip kıvırcıklaşması gerekiyor.
Buralarda zeytin dalından teker teker elle toplanır. Silkelenmez, makineyle de toplanmaz. Toplanan zeytin berelenmesin diye nazikçe sepetin içine konur. Tabii ki sepetlerin de karamürsel sepeti olması gerekiyor.
Geçen hafta sonu toplayıp çizdiğimiz kalamata ve samanlı zeytinlerimizi 6 gün sonra yemeye başladık.
Daha bir hafta önce toplandıkları için henüz hafif baharlılar. Haftaya kadar o da kalmaz ama sanırım zeytinler de bitecek.
Bahçede zehirli ve kimyasal hiç bir şey kullanmadık. Bizden önce de ağaçların bakımsız olduğunu biliyoruz. Doğuda bahçelerine gidenlerin kullandıkları bir yol, batıda ormanlaşmış işlenmeyen bir arazi, kuzeyde ilaçlanmayan bir cevizlik, güneyde de sadece bizim kullandığımız çıkmaz yol var. Yani, bize bitişik ilaçlanan hiç bir yer yok. Bölgede havadan ilaçlama yapılmıyor. İşlek yollara epey uzağız.
Buna rağmen merakımızı tatmin için örnek toplayıp tahlile göndermek istedik. En çok madde analizinin GC/MS cihazıyla yapıldığı söylendi. 102 ayrı kalıntının varlığının incelenmesi için her iki çeşit zeytinden de toplayıp karışık olarak gönderdik. Bir kaç gün sonra rapor geldi.
Rapor 102 maddeyi ve kalıntı limitlerini ayrı ayrı listeliyor. Son sayfada yazılı olan;
“102 etken madde içinde tesbit edilen kalıntı miktarı (mg/kg)
Tesbit edilebilir düzeyde bulunamadı”
Demek ki oluyormuş. Kurtsuz, her zamankinden daha verimli, daha iyi, ve zehirsiz.
Tebrikler.Başarılarınızın devamını dileriz.Sepet çok hoş görünüyor.
Afiyet olsun. Biz de bizim cizik zeytinleri calistaya goturup her gun suyunu degistirmistik!:)
Karamursel sepeti ile ilgili internette bir ara bakinmistim. Sapsiz oldugunu, bele baglanarak kullanildigini bir de ufak gorunmesine ragmen epey de sey aldigini ogrenmistim. Sepetiniz gercekten de icindekilerle cok hos gorunuyor.
Elinize saglik..cok guzel gorunuyorlar..sanirim organik tarimin zorluklari ve guzellikleri ile ilgili asagidaki kitap ilginizi cekecektir..ben cok begenerek okuyorum
http://www.masumoto.com/literary/books/wisdom_last_farmer.htm
californiada organik beyaz seftali tarimi yapmaya calisan japon aile ilgili (california amerikadaki japon nufusun en cok oldugu bolge)
iyi haftasonlari ve zeytinli pazar kahvaltisi:))
Selamlar,
sepet icindeki organik zeytinler hem romantik hem mutluluk verici:)
Teşekkürler, sizin blogunuzda sepetin envaiçeşitini görüp özenmiştik, eh bu da bizimki:)
Sevgiler…
Size de afiyet olsun, artık olmuşlardır herhalde:)
Bu sepetin bir özelliği daha var, boşken ters çevrildiğinde tabure işlevi görüyor. Genellikle ipten bir sap ve bir kanca ilavesiyle yan dala asıp kullanıyoruz.
Teşekkürler kalifornia, kitap ilgimizi çekmez mi?
Daha bu sabah doğal tarım konusunda keşiflerin ve en iyi uygulamaların, ilginçtir ki, her ikisi de birer ada toplumu olan Japon ve İngiliz kültürleri tarafından ortaya konduğunu düşünüyordum. Öyle görünüyor ki bu kitap Japon asıllı bir çiftçinin bilgeliğini okuyucuyla paylaştığı bir eser. Ayrıca Thoreau’ya benzetilmesi onu daha da ilginç hale getiriyor. Keşke yalnızca bazılarını değil, tüm kitapları elektronik ortamdan satın aldığımızda çabucak indirip hemen okumaya başlayabilseydik:)
Size de iyi haftasonları diliyoruz:)
Sevgiler…
Gerçekten de öyle:) Değerini bilen herkesle paylaşmak istiyor insan.
Of diyorum. Ben en çok Edincik sokaklarını severdim çocukken bile. Mis gibi zeytin kokardı tüm sokaklar orada 🙂
Burnuma geldi gibi oldu kokusu…
Bravo diyorum Meyvelitepe’ye.
zeytinleriniz çok güzel görünüyorlar afiyet şeker olsun
Meyvelitepe
Siz ne yapsanız ben bayılıyorum. İnanırmısınız yazılarınızı okurken gözlerim doluyor. Gücünüz kuvvetiniz bol olsun. Sevgiler.
Afiyetle yiyiniz! Ben mecbur satın aldığım zeytinleri çizdim. Bir buçuk kilo da eşek zeytini aldım. İstanbul’da çok sevdiğim bir arkadaşım için kıracağım (bekliyor henüz).
Çok teşekkür ederiz. Size ve şanslı arkadaşınıza da afiyet, bal, şeker olsun.
Sevgiler…
Çok teşekkürler:)
Sevgiler…
Çok teşekkür ederiz:)
Sevgiler…
Çok teşekkürler Nalan hanım. Çocukluğunuzun güzel kokulu bir anısını canlandırmış olmak ne hoş:)
Sevgiler…
Merhaba
Yazılarınızı büyük bir keyif ve imrenme ile okuyorum. Hayallerinizin peşinden koştunuz ve gerçekleştirdiniz. Tebrik ediyorum, darısı bizim başımıza. İyi günler.
Yazılarınızı okumaktan memnun oldum. Teşekkür Ederim
size ne kadar teşekkür etsek azdır…yüreğinize ellerinize sağlık…