Fırın Kardeşliği – Şapkalı Fırın

Kardeşliğimizin yeni bir üyesi daha oldu. Esasında iki yeni kardeşimiz daha oldu ama bugün sadece birini tanıtacağız.

Tarık beye ilk sorumuz bir fırın yapmak nereden aklınıza geldi oldu yine.

“Yeni bir şeyler öğrenmek ve öğrendiğim şeyler sonucunda ortaya kalıcı bir nesnenin çıkması beni cezbeden bir konu.. Ayrıca, bahçemdeki fırın beni heyecanlandıran diğer uğraşlarımın, bütünün bir parçası idi.


Fırınımı, bahçemdeki salıncak, ağaçlarım, çiçeklerim ve nihayet doğal yaşamın bir parçası olduğu için yaptım. Tabii ki onun aracılığı ile hissettiğim odun dumanı kokusu, yiyeceklerinin lezzetlerini es geçmemek lazım.”
diye yanıtladı Tarık bey.

Hikayesinin geri kalanı için fırını planlayan, yapan ve Şapkalı Fırın ismini veren Tarık beye bırakalım sözü fazla uzatmadan.

“Merhaba Arkadaşlar,

Bu fırın kardeşliği çok güzel bir paylaşım yeri olmuş. Emeği
geçenler ve paylaşanlar sağ olsunlar. Elleri dert görmesin. Bu güzellikler karşısında
ben de benim hikayemi paylaşmak istedim. Ben aslında 2005’den beri netten
araştırıyorum, inanır mısınız koca dünyada doğru dürüst bir şey
bulamamıştım (belki de vardı da ben bulamadım). Halbuki biraz bekleseydim
sizlerden çok şeyler öğrenebilirmişim.

Bacanın yerleşimini, fırın ağız açıklığını, yaz tatillerinde
incelediğim köy fırınlarından esinlendim. Halen tamamlanmamış dış görünüşünü
ise Yunan adalarındaki evlerin dış cephelerinde kireç kullanmalarından
esinlendim. Her yıl bir kat kireçleme yaparak yağmura karşı dayanıklı bir yüzey
elde etmeyi düşünüyorum. Estetik açıdan, koruma amaçlı bir çatı yapmayı
düşünmedim. Fırının işlevsel olması yanında, mümkün olduğunca doğal malzeme
kullanmaya özen gösterdim. Ayrıca, bahçemde kimliği olan bir obje olmasını
önemsedim.

2007 aralık ayında komşulara söz verdim.. Şile-Ulupelit
köyündeki müstakil yazlık evimizin bahçesinde, baharda fırın hazır olacak..
ekmek, tandır yapıp yiyeceğiz. Siz de kendi güvecinizi, ekmeğinizi, etinizi
hazırlayıp, hep birlikte pişireceğiz yiyeceğiz dedik.

Fırını 2,5 ayda her hafta bir gün şehirden gelerek (şehirde
yaşamak zorundayım), her gelişimde arabamın ufak bagajında taş, çimento
getirerek tamamladım.

KULLANDIĞIM  MALZEMELER

Kullandığım malzemeleri genellikle, o anda en yakınımda olan
malzemelerden (çit teli, dresena yaprağı, toprak gibi) kullandım.

Birbirine geçmeli refrakter tuğla, bahçe çit teli(2 kat,
kemer kurulumunda), taş, çimento, kum, kireç, 1 torba refrakter harcı, killi
toprak, dresena bitkisinin yaprakları (saman yerine), gazbeton (bacada ve fırın
kapağında).

YAPIM İŞLEM SIRASI

İşlem sırası şu başlıklardan oluşmakta:

  1. Temel açılması,
  2. Temele drenaj yapılması
  3. El arabası ile zorlukla taşınabilecek( bir kişi) taşlar ile çimento ve bir
    miktar beton demiri kullanılarak temel atılması, düzlenmesi
  4. Odunluk kemerinin yapılması
  5. Fırın inşası için platformun yapılması
  6. Fırının iç tabanının yapılması
  7. Fırının ağız kemerinin yapılması
  8. Fırının kubbesinin yapılması
  9. Çamur ile sıvanması
  10. Sıvaya testi ve kiremit parçalarının gömülmesi
  11. Kalın bir kireç tabakası ile kaplanması
  12. Bacanın yapılması
  13. Fırının bir tarafına çiçek havuzunun yapılması
  14. Fırın ağzına kapak yapılması

Maalesef, o kadar dalmış ve kendimi bu işe konsantre etmişim
ki, komşum ilk fotografı çekinceye kadar fotograflamak aklıma gelmedi. Halbuki,
fotograflamayı genellikle ihmal etmem. Bu yüzden, üzülerek ilk aşamaların
fotograflarını gönderemeyeceğim.

Temel ve drenaj yapılması gereksiz gibi görünmekle birlikte,
bölgenin toprağının aşırı killi olması nedeni ile çatlamalara önlem olarak
hassasiyet gösterdim. Bu toprakla mücadele birikimim sonucunda, şu benzetmeyi
yapmak sanırım yanlış olmaz: Aşırı killi toprak, sanki deniz yatağı gibi
altınızda sürekli oynuyor. Oynuyor, çünkü toprağın su tutma kapasitesi o kadar
yüksek ki, topraktaki suya bağlı olarak toprakta hacim değişiklikleri, deniz
yatağını andırıyor. Temele drenaj yapılmasına da aynı nedenden ötürü gerek
duydum. Aynı amaçla, taşıyabileceğim kadar büyük taşlar kullandım.


Fırın yapımına hazırlık aşamalarında en fazla kemer yapımına
kafa patlattım. Kumun üzerine kemeri kurmak, kilit taşını koyduktan sonra kumu
boşaltmak; odun talaşı üzerine kemeri kurduktan sonra talaşı ateşe vermek,
düşüncelerden bazıları idi. Sonuçta elimin altındaki bahçe telini(örgülü)
kullandım. Ağırlık çekebilmesi amacı ile ikiye katladım. Fotograftaki odunluk
kemerine(alttaki) benzer şekil verdim. Kemerin arka bölümünden başlayarak,
kilit taşını koydukça, teli çektim ve kemeri öne doğru uzattım.

Daha sonra fırının üzerine oturacağı platformu taş, kiremit
parçası, mıcır gibi malzemelerle elde ne varsa doldurdum.

Fırının iç tabanı için ince kum serdim, üzerine ateş
tuğlasını harçsız döşedim.

Bacanın oturacağı fırın ön kemerini yaptıktan sonra, bir
adet baca tuğlasını kilit taşı olarak kullandım.

Fırına gördüğünüz şekli vermeye, düz bir zeminde kubbe yapma
denemeleri sırasında karar verdim. Yukardaki fotografta gördüğünüz gibi fırının
ön ve arka yüzü düz, yanal yüzler kemer oluşturuyor. Yani, kubbe değil. Anlatım
kolaylığı için bu forma kemer-kubbe diyelim. Bu fırın şeklini,  elimdeki refrakter malzemeden ve
birleştirmesi daha kolay olması nedeni ile tercih ettim. Yukardaki fotografta,
sıvalı ve bacasız olarak görülüyor. Aşağıdaki fotografta ise, bacanın
oturtulduğu kemer ve fırının içi görülüyor.

Kemer-kubbenin yapımında, kilit taşının konulması öncesi
herhangi bir  kalıp, dayanak kullanmadım.
Kemer-kubbenin bir günde bitirilmesi ve kilit taşlarının konulması gerekiyordu.
Şimdi bu yazıyı yazarken düşünüyorum da, bir yardımcım olsa çok yardımı olurdu.
Her bir tuğlayı, harcı yerine koyarken fotograftaki platforma zıpladım. Oldu,
olmadı, tuğla değiştir, tuğlayı kır, düzelt, tekrar zıpla… ertesi gün
bacaklarımın ağrıları ciddi derecede idi. Ama, o günün sonunda kilit taşları
yerlerine konulup, fırının şeklinin ortaya çıkması, bir düşün gerçekleşmesi,
bir sarhoşluktu..

Daha sonra, bahçemdeki dresena bitkisinin yapraklarınının
liflerini killi toprak ile karıştırıp elde ettiğim çamur ile kemer-kubbeyi 6-7
cm kalınlığında sıvadım. Bu amaçla, palmiye yaprakları, lifli diğer bitkiler,
saman kullanılabilirdi.

Bu aşamada, fırını yağmurun etkilerinden korumak amacı ile
çatı yapma fikrini beğenmediğimden dolayı, suya karşı iyi bir yalıtım malzemesi
olan kireç kullanma fikri çerçevesinde bundan sonraki işlemleri sürdürdüm.
Kirecin sıva ile temasını iyileştirmek için sıva içerisine kiremit parçaları
çaktım ve kemer-kubbeyi 2-3 cm kalınlığında kireç ile kapladım. Her yıl kalın
bir kireç badanası yaparak katmanlar halinde kireç taşı oluşturmayı ve böylece
yağmura karşı dayanımını artırmayı planlıyorum.

Piyasada bulabildiğim bacaları kullanmak yerine, daha
sevimli olması amacı ile şapkayı ve bacayı betondan döktüm. Duman çıkan delikli
bölümü ise gaz beton kullanarak kendim şekil verdim. Sulu çimento ile badana
yaptım.

Bu bölümler eğlenceli bölümler olması nedeni ile keyifli
keyifli yavaş yavaş yaptım. Son olarak, fırın ağzına gazbetondan bir kapak yaparak
fırını kullanılabilir hale getirdim. Fırının sol tarafına bir taş çiçek havuzu
yaptım, içine yaprak güzeli, petunya ve küpe diktim. Diğer yanına taş çiçek
havuzunu 2009’da yapmayı düşünüyorum.

Şu ana kadar, fırında 4 kez ekmek, 2 kez tandır, 1 kez
bulgur pilavı ve 1 kez türlü güveç yaptım.

Fırını şu şekilde kullanıyorum. Fırının sol tarafı olan ateş
bölümünde odun yakarak ve fırın ağzının açıklığını ayarlayarak minimum ısı
kaybı ile fırını ısıtıyorum. Bu ısıtma işlemi yaklaşık 1-1,5 saat sürüyor. Odun
yanıp duman çıkışı çok azaldıktan sonra pişecek malzemeyi fırına koyduktan
sonra fırının ağzını gazbeton ile kapatıyorum. Gazbetonla ağzı kapatılınca
fırının baca ile teması kesildiğinden ısı kaybı minimize oluyor. Bu şekilde,
büyük Trabzon ekmeği, koyun but bölümü(çömlek içerisinde) rahatlıkla pişiyor.

Komşularımızla kararlaştırdığımız gibi herkes kendi
hazırladığını attı fırına, sonra hep birlikte tadına baktık. Ama, 2008’de yaz
çabuk bitti. 2009’da yeni fırın yemeklerine devam..:))

Sağlıklı kalın.

Tarık Erdal “

Tarık bey, elinize sağlık. Fırınınız çok güzel. Hatta masal sayfalarından çıkıp bahçenize konuvermiş gibi görünüyor.

Kardeşliğimize her yeni fırın katıldığında hem çok seviniyoruz, hem de tekrar tekrar hayret ediyoruz fırının nasıl bir tutku olduğuna. Tarık bey de diğer arkadaşlarımız gibi aylarca, arabanın bagajında birer birer malzeme taşıyarak, her bir detayı düşünerek, her probleme bir çözüm bularak, elleriyle yapmış fırını.

Hele kubbe bitip de ilk ateşi verdiğinde nasıl bir haz duymuş olduğunu, ilk pişenin buram buram kokusunu duyup, ilk tadına baktığında neler hissettiğini bilen bilir ancak.

Tarık bey, kardeşliğimize katıldığınız için teşekkür ediyoruz. Fırınınızı güzel günlerde, sevdiklerinizle birlikte, mutlu huzurlu yakmanızı diliyoruz.

1 Comment

  1. Çok sevimli bir fırın olmuş, içinde pişen sıcacık tombik tombik ekmekleri hayal edebiliyorum 🙂
    Fırın kardeşliğinin beni gülümseten bir özelliği de fırın sahiplerinin fırınlarına güzel bir de isim veriyor olması 🙂
    ps: Diğer kardeş fırınımızın hikayesini dört gözle bekliyorum…

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*